Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Herkesin alacaklı olduğu şehirler

Şehir yönetimi sadece bilimsel ve teknik yöntemlerin en iyi şekilde kullanılarak, mükemmel geometrik şekillere ulaşılan bir uygulamalar dizisinden ibaret olmadığı gibi buna ilaveten şehir ahalisinin su, aş, ulaşım ve...

18 Şubat 2019 | 4.640 okunma

Şehir yönetimi sadece bilimsel ve teknik yöntemlerin en iyi şekilde kullanılarak, mükemmel geometrik şekillere ulaşılan bir uygulamalar dizisinden ibaret olmadığı gibi buna ilaveten şehir ahalisinin su, aş, ulaşım ve temizlik ihtiyaçlarının mükemmel bir mekanik organizasyonla görüldüğü bir performanstan ibaret de değil. Şehrin içerdiği farklılıkların iyi ve adil yönetimidir esas olan.

Bu açıdan bakıldığında bugünün şehirlerinin ahvali elbette farklı klasmanlara ve değerlendirmelere konu olabilir. Herşeyden önce, şehirliliğin içerdiği borcu hatırladığımızda konunu sadece “yönetim”le sınırlı olmadığını da görmüş oluruz. Şehir tabiatı itibariyle karmaşık bir ilişkiler ağı, büyük şehir ise karmakarışık bir ilişkiler ağının oluşturduğu bir sosyal yapıdır.

Bu ağ içinde yönetenler kadar yönetilenlerin de kalitesi çok önemli. Çok yakındığımız dikey yapılanmalar, içinde insan bulunmayan ama lüks mekanlar, komşuluk ilişkilerinin azalması, steril güvenlik sitelerinin oluşumu gibi sorunlar sadece yönetenlerin ürettiği sorunlar değil insanlık durumumuzun trajik bir gelişimiyle ilgili bir sorun.

Ünlü Alman filozofu Martin Heidegger’in teknolojinin tabiatına atfettiği bir telos, insanın da içinde sadece üzerine düşeni yaparak tamamladığı bir süreç, bütün dünyayı yavaş yavaş bir kıyamete doğru sürüklüyor. Çok karamsar bir bakışaçısıyla resmettiği bu çağdaş varoluş içinde Heidegger işin içinden “bizi ancak bir Tanrı kurtarabilir” diyerek çıkmıştı.

Aslında çıkamamıştı. Dünyayı böyle resmettiğinde insana hiçbir sorumluluk da bırakmayan bir kaderciliğe veya hatta etik ibahiyeye kadar işi götürmek de mümkündü.

Şehirle ilgili şikayet edilen bütün olumsuzluklar büyük ölçüde insanların şehre, diğer insanlara veya başkalarına olan borçlarını unutmalarının, ihmal etmelerinin veya inkar etmelerinin bir sonucu. Unutma, ihmal veya inkar, her biri farklı bir sorumsuzluk düzeyi olarak şehri bizim için başka insanlarla bir beden olma nimeti kılmak yerine farkında bile olmadığımız bir kıyamete doğru sürüklenmemizin mecrası kılar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî 27 Nisan 2024 | 227 Okunma Sudan’da olanlar da Sudan’la sınırlı değil 24 Nisan 2024 | 225 Okunma Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından 20 Nisan 2024 | 270 Okunma CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 361 Okunma İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak? 15 Nisan 2024 | 402 Okunma