Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Haccın sosyolojik etkileri

İhram, Mina, Arafat, Müzdelife, şeytan taşlama, kurban, tavaf, say... Bir hac yolculuğunun toplam menasiki. Her birinin yoğun sembolik manalarla yüklü olduğu bütün bu menasik milyonlarca insan tarafından inanılmaz bir ciddiyet ve...

06 Eylül 2017 | 95 okunma

İhram, Mina, Arafat, Müzdelife, şeytan taşlama, kurban, tavaf, say... Bir hac yolculuğunun toplam menasiki. Her birinin yoğun sembolik manalarla yüklü olduğu bütün bu menasik milyonlarca insan tarafından inanılmaz bir ciddiyet ve disiplin içinde icra edilir. Bu başlıbaşına muhteşem bir olay. Dünyanın her tarafında darmadağın bir görüntü sergileyen, siyasi, ekonomik durumları içler acısı durumlar arz eden bu ümmetin evlatlarının, reel durumlarıyla hiç mütenasip olmayan, bu alabildiğine ciddi ve disiplinli duruşları üzerinde durmak lazım.  

Son yazımızı, bütün bu sembollerle, anlamlarla yüklü muhteşem temsili her yıl gerçekleştirmekle bile yeterince büyük, kahramanca bir iş yapmakta olan bu ümmetin bu performansı karşısında akla gelen asıl soruyu şöyle koyarak bitirmiştik: Bu performansı sergileyerek aslında güçlü bir eğitimden geçen bu ümmet normal hayatta bu eğitimden neden etkilenmemektedir? 

Soruyu olumsuz sormanın hac hakkındaki amiyane bazı önyargıları destekleyen ve cevabını da olumsuz olarak talep eden bir yanı olduğunu görerek düzeltmek gerekiyordu halbuki. Yani “yoksa aslında etkilenmekte midir?”

Etkilenmemesi mümkün mü? Doğrusu, Hacc ibadetinin bu ümmetin kalitesini belli bir seviyede koruyan, onun seviyesini yükselten bir etkisi olduğundan hiç kuşku duymamak gerekiyor. Elbette daha önce de söylediğimiz gibi kişinin tevazuunu artırması beklenen hac tecrübesinden bile kendi kibrini artırmak, o yolculuğu bir statü kaynağına dönüştürmek gibi nasipsizce sonuçlar çıkaran örnekler olur. Ama bu disiplinle gerçekleşen ve çok sosyal boyutları olan bu ibadetin bütün bir İslam coğrafyası üzerinde çok boyutlu sonuçları olduğunu görmek her halükarda mümkün. Her yıl aşağı yukarı dünyadaki bütün Müslümanların en az binde ikisi kadarı hacca geliyor. Gelenlerin ilk tecrübe ettikleri şey herhalde kendi muazzam çeşitliliklerinin farkına varmak oluyor. Kendi merkezinden çıkıp burada bütün bir insanlık alemine açılan her bir Müslüman birey, alması gereken dersi almakta dirense bile burada kendisinin kimseden üstün olmadığını, kimsenin de kendisinden üstün olmadığı gerçeği yüzüne vuruluyor. 

Burada gerçekleşen yıllık olağan buluşmanın İslam dünyasında halihazırda gerçekleşmekte olan bir çok ticari alışverişin, işbirliğinin başladığı, sürdürüldüğü bir vesile olarak iş gördüğünü söylemeye bile gerek yok. Aynı şekilde burada farklı kültürel alışverişlerin fiilen gerçekleştiği bir fırsat alanı olması da bilinen bir gerçek. 

Hacı unvanının, hac yolculukları etrafında gerçekleşen ritüellerin, seremonilerin dünyadaki Müslüman toplumlardaki kültürel karşılığı da ayrıca ilgilenmeye değer.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî 27 Nisan 2024 | 227 Okunma Sudan’da olanlar da Sudan’la sınırlı değil 24 Nisan 2024 | 225 Okunma Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından 20 Nisan 2024 | 270 Okunma CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 361 Okunma İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak? 15 Nisan 2024 | 402 Okunma