Türk Ordusuna bağlı askerî unsurların hava sahasını (10 kez
ihtar edilmesine rağmen) ihlâl eden bir hava aracının ihlâline izin
vermemesi, düşen hava aracının Rusya'ya ait olduğunun anlaşılması
ile bambaşka bir boyut aldı. Krizin sıcaklığıyla uluslararası
kamuoyunda ve Türkiye'de bir anda Rusya ve Türkiye arasındaki bu
ihtilafın sıcak bir çatışmaya dönüşüp dönüşmeyeceği konuşulmaya
başlandı.
Krizi bir alt perdeden ele alan telaşe memurları Rusya'nın
Türkiye'nin gaz vanasını kapama ihtimalinden bahsetmeye başlayarak
toplumda bir panik havası yaratmaya gayret ettiler. “Hep muhalif”
“cins aydın»ımızın depreşen Putin sevdası ile öyle bir ortam oluştu
ki neredeyse hiç kimse Türkiye, Rus uçaklarını neden vurdu sorusunu
sormadı. Hatta bazı aklıevveller “17 saniyelik ihlâl yüzünden uçak
mı düşürülürmüş” deme noktasına kadar meseleyi vardırdılar. Aydın
Doğan medyası ve Paralel çete diliyle konuşan kalemşörlerin
hiçbirisi Türkiye'nin egemenlik haklarından bahsetme lüzumu
görmediler.
Öyle ki bazılarında uzun uğraşlara rağmen demokratik yollardan
devirmeyi başaramadıkları AK Parti iktidarını Putin'in takviye
vitesiyle devirebileceklerine dair ufak çaplı da olsa bir umut
belirdi. Bizim kendilerine göre demokrasi aşığı hep muhalif
aydınımızın ülkesindeki en mutedil muhalif düşünceyi bile insanlık
dışı yollarla ezen Putin'e gösterdiği ilgi ve yakınlık iktidara
gelirlerse siyaset perspektiflerinin ne olabileceği üzerine de
tahminlerde bulunmamızı kolaylaştırdı.