Bir çok tarihi olaydan sonra Türkiye'de artık hiç bir şey eskisi
gibi olmaz denilir ya… Bu söz herhalde yaşananlardan sonra en çok
15 Temmuz'a yakışacaktır. Gerçekten de 15 Temmuz'dan sonra
Türkiye'de herşey değişmiştir. 50 yıldır Türkiye'yi ele geçirmek
için sinsice planlar yapmakta ve inanılması zor bir güç biriktirmiş
olan karanlık örgüt 50 yıllık birikimini o gece ülkeyi esir almak
üzere boca ederken herhalde istemeden Türkiye'de destansı ve
emsalsiz bir gerçek Devrimin yaşanmasının da önünü açmış oldu.
Tabii ki o karanlık örgütün istediği ve özenle, yıllardır, sinsice
planladığı sadece alçakça bir darbeydi. Ama onların planladığı ne
ise, ortaya çıkan başka bir şey oldu.
Açıkçası, ortaya çıkan en net şekliyle ve gerçek anlamıyla bir halk
devrimi oldu. Halkın silahlı güç karşısında ölüme meydan okuyan
çıkışıyla devleti sahiplendiği ve millet olmanın muhtevasını en
anlamlı şekliyle doldurduğu muhteşem bir ayaklanma. Kendinden
bildiği, kendini en iyi şekilde temsil ettiğini hissettiği,
kendisini özdeş gördüğü bir liderin talimatlarına uyup ölümüne
meydanlara doldu insanlar. Çok değil, sadece birkaç saat içinde
dünyanın en disiplinli, en ne yaptığını bilen, en vakur ve en asil
direnişlerini sergileyerek sonuca gittiler.
Birkaç saate kalmadan, liderlerini bertaraf edip ülkeyi esir almaya
tevessül etmiş, Türkiye tarihinin en gözü dönmüş darbesine dünyayı
dar ettiler. Bunu yaparken de silah kullanmadılar, şiddete karşı
şiddetle mukabele etmediler, kendilerini birbirlerine düşürmeyi
planları arasına koymuş olan darbeci teröristlerin hiçbir tuzağına
düşmediler. Hepsi de o kadar senkronize, o kadar ahenk içinde
hareket ettiler ki, Türkiye'nin her yanında aynı asil davranışları,
aynı kahramanlık örneklerini, aynı inanç ve cesaret sahnelerini
sergilediler.
15 Temmuz, kuşkusuz yol açtığı bir dizi sosyal ve siyasi
sonuçlarıyla birlikte Türkiye'deki bir çok şeyi değiştirmiş
olacaktır. Asker-sivil ilişkilerinden, askeri kurumların başka
türlü asla dokunulamayacak, ancak müzmin sorunların kaynağı olan
niteliklerine kadar bir çok şey. Ama aslında Türkiye'de ve hatta
dünyada devrimlerin tabiatıyla ilgili yaptığı önemli katkıyla
sosyolojinin müfredatını da baştan sona revize ettirecektir. Güçlü
toplumu, sivil toplumu, demokrasi talebini sadece kendilerine ait
bir meziyet gibi gösteren Batılı oryantalist sosyolojiyi
utandıracak ve bütün müfredatını tepetaklak edecek bir olaydır 15
Temmuz Devrimi.
Sağ-Sol siyaset dilini de, tarihsel değişimle ilgili bütün teorik
yaklaşımları da sil baştan ele almayı gerektirecek bir olay. Bu
olayı gözardı edecek, hakkıyla değerlendirmeye yanaşmayacak hiçbir
sosyolojinin veya siyaset teorisinin bundan sonra irabtan mahalli
olmayacaktır.
Bu değişimin tezahürlerini ele almaya devam edeceğiz elbet. Sözün
burasında sosyal medyada gezen oldukça koyu ama gözü ve vicdanı
açık bir solcunun gözünden bir 15 Temmuz anlatımıyla sizleri
başbaşa bırakayım: