Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Darbecilerle işgalcilerin kaçınılmaz ortaklığı

“Darbeler başarıya ulaşmış terör hareketleridir” demiştik. Bunu İsrail örneğinden hareket ederek söylemiştik ama istenirse bütün darbelere teşmil edilebilecek bir kuraldır bu. Nitekim...

07 Nisan 2018 | 98 okunma

“Darbeler başarıya ulaşmış terör hareketleridir” demiştik. Bunu İsrail örneğinden hareket ederek söylemiştik ama istenirse bütün darbelere teşmil edilebilecek bir kuraldır bu. Nitekim Türkiye’de de bütün darbeler terör bahane edilerek yapıldı ama herkesin bildiği büyük sır daha sonra bütün delilleriyle ifşa oldu ki, bütün terör hareketlerini, kendi darbesine bahane oluştursun diye bizzat darbeciler tertipliyordu.

Sıradan terör faaliyetlerinden farklı olarak darbeciler mertçe kendi eylemlerine sahip çıkmıyor, terörle birlikte bir de entrika çevirmiş oluyorlardı. 27 Mayıs darbesinin öncesindeki silahlı terör eylemlerinin ardında darbeyi yapacak olan cuntacılar vardı. 1980 Eylül’üne geldiğimizde her gün 15-20 can almaya başlamış olan terör eylemlerinin ve örgütlerinin hepsinin arkasında müteselsil olarak darbeye zemin hazırlamakta olan 12 Eylül darbecileri vardı. Kenan Evren daha sonra bir mülakatında “aslında darbeyi daha önce yapmayı düşündüklerini ama şartların hala olgunlaşmamış olduğunu” açıkça söylemişti. Olgunlaşması beklenen şartlar aslında bizzat kendi kontrollerinde idi.

Amaç darbe ile yönetimi gasp etmek idi, terör bahane idi. Yeterli bahane yok idiyse o bahaneyi oluşturmak lazım gelirdi. O da darbe sürecinin bir gereği idi. Zaten 11 Eylül 1980’de ülkede tam bir iç savaş görüntüsü varken, bir gün sonra 12 Eylül günü bir tabancanın bile patlamamış olması her şeyi yeterince aydınlatmıyor muydu?

Aynı şeyi 28 Şubatçılar başka türlü yaptı. Estirdikleri irtica terörü ile laiklik duyarlılığına hitap eden bir darbe yaptılar. 12 Eylül de, 28 Şubat da böylece darbecilerin estirdikleri terörün zafer günüydü.

İsrail Filistin toprağında yürüttüğü terörle bir darbeden ziyade bir işgalin zeminini hazırlamış oldu. Nihayetinde İsrail devleti dünyada kabul edilmiş bütün ölçülere göre terörizmden başka bir kategoride yer almayacak eylemlerle bir fiili durum yaratarak işgalini tamamlamış, devletini ilan etmiş oldu.

Dünyanın teröre ve işgale, bir halkın kendi toprağındaki hakkına karşı zerre kadar bir duyarlılığı olsaydı İsrail diye bir devlet tanınmazdı, ama tanındı. Çünkü bugünün dünya düzeni terörü, işgali, haksızlığı, kategorik olarak reddeden bir düzen değil. Bunun evrensel uluslararası hukuk olduğunu kimse söylemesin. Dünya uluslararası hukuku böyle olmak zorunda değil. Bunun mutlaka bir alternatifi vardır, geçmişte vardı nitekim, yine olacaktır. Müslümanlar bu hukuku hatırlatmak ve yeri geldiğinde bu hukuku ikame etmek için varlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Gazze ışığında üniversitenin misyonu 06 Mayıs 2024 | 16 Okunma Amerikan üniversitelerinde Aksa Tufanı dalgaları 04 Mayıs 2024 | 262 Okunma Filistin’e Özgürlük ve Bağımsızlık için Parlamenter İnisiyatifi 01 Mayıs 2024 | 59 Okunma İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî 27 Nisan 2024 | 231 Okunma Sudan’da olanlar da Sudan’la sınırlı değil 24 Nisan 2024 | 228 Okunma