Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Almanya'nın Stuttgart kenti
yakınlarında yapmayı planladığı toplantı, katılması beklenenlerin
ihtiyacını karşılayacak yeterli park yeri olmadığı gerekçesiyle
Gaggenau Belediyesince tek taraflı olarak iptal edildi. Türkiye
bunu ifade özgürlüğüne karşı açık bir ihlal ve Türkiye'ye karşı iyi
niyetle ifade edilemeyecek bir hareket gördü doğal olarak.
PKK'lısından FETÖ'cüsüne kadar Türkiye aleyhtarı bütün faaliyetlere
izin veren Almanya bu müsamahasını genellikle ifade özgürlüğüne
duyduğu saygıya bağlıyor. Yeri geldikçe de Türkiye'ye ifade
özgürlüğü konusunda ahkam kesmekten de hiç geri durmuyor.
Ancak Bekir Bozdağ'ın ifadesini kısmakla ifade özgürlüğü konusunda
yeri geldiğinde ne kadar “seçici” olduğunu göstermiş oluyor, ancak
daha önemlisi gösterdiği bahaneyle ifade özgürlüğünü kısmanın
mümkün usturuplu yolları konusunda çok önemli bir becerisini de
sergilemiş oluyor.
FETÖ ve PKK'nın eylemlerini aslında rahatlıkla basit ifade
özgürlüğü kapsamında değil, bilakis teröre övgü ve destek
kapsamında olduğu için rahatlıkla engellemek için yeterince sebebi
ve meşruiyeti varken bu yola başvurmayıp bu tür faaliyetlere izin
vermesi, aslında basitçe bir tercihten ibarettir.
Buna mukabil tamamen barışçıl ve demokratik bir içeriği olan,
Türkiye'nin bir bakanının kendi vatandaşlarıyla birlikte icra
edeceği bir programa “park yeri sorunu” dolayısıyla engel çıkarması
bu tercihin yönünü daha bir açıklıkla ortaya koyuyor. Belli ki
Almanya'nın Türkiye'deki referandumla ilgili tercihi PKK'nın ve
FETÖ'nün tercihi ile aynı istikamette.
Bunu netleştirdikten sonra tabii ki Almanya'nın tercihinin neden bu
istikamette olduğunu sorgulayabiliriz. Ama ondan önce Almanya'nın
demokratik faaliyetler, ifade, örgütlenme ve siyasi faaliyetlerle
ilgili demokratik sınırlarını hangi tekniklerle ortaya koyduğunu ve
bu tekniklerle ortaya nasıl bir demokratik ifade, gösteri ve
örgütlenme alanı oluşturduğuna dikkat etmek gerekiyor.