Akdeniz ülkelerinin en duygulu
delikanlısı Piramos ile en güzel
kızı Tisbe; duvarları birbirine bitişik iki
ayrı evde oturuyorlardı. İkisinin de aynı kırlarda, güle oynaya
birlikte geçmişti çocuklukları... Çok doğal olarak bu oyun
arkadaşlığı, yetişkinlik çağlarında ateşli bir tutkuya
dönüşmüştü...
Tisbe, duvardaki delik aracılığıla konuşurken
Ne var ki birbirine bitişik evlerde oturan bu iki gencin ana-babaları; komşu olsalar da, kendilerinin bile unuttuğu bir neden yüzünden birbirine hasım kesilmiş iki aileydi. Bu yüzden başbaşa verip anlaşmışçasına; çocuklarının birbirlerine duydukları büyük aşkı engellemek için, uzaktan bile olsa görüşmelerini yasakladılar! Ama bu yasak; iki gencin arasındaki sevgiyi kısa sürede, bir karasevdaya dönüştürdü... Tıpkı bir halk sözünün, “ayrılırsın aşk olur” dediği türden bir karasevdaydı bu!..
DUVARDA BİR DELİK AÇTILAR
Evlerinin ortak duvarında iki sevgili, karşılıklı bir delik
açtılar ve bu deliğin üstüne, ‘kem gözlerden bizi ırak
tutsun’ kabilinden,
kraliçeleri Semiramis’in birer metal
heykelciğini astılar. Artık gizledikleri bu delik aracılığıyla iki
âşık; her gece, bazen şafak tanrıçasının yeri göğü boyamaya
başladığı saate dek, birbirleriyle fısıldaşıyor, birbirlerine en
güzel umutlarla yüklü sözleri aktarıyorlardı. Gene anlatamadıkları
duygularını, fısıltıya dönüşen öpücüklerle açıklamaya
çalışıyorlardı... İşte böyle böyle fısıldaştıkları bir gece
karanlığında, evlerine pek uzak olmayan kral Ninos’un mezarı
yanındaki akdut ağacının altındaki pınarın
yanında, gün batımına yakın bir saatte buluşmak üzere
anlaştılar...
Kraliçe Semiramis