TARIK Akan ülkemizin yetiştirdiği büyük bir aydındı.
Sanatçı kimliğini tartışmaya zaten gerek yok ancak son dönem
filmlerinde verdiği toplumsal mesajlar ve çağdaş, Atatürkçü
kimliğiyle Türkiye’nin kanayan yarası eğitim sistemimizdeki dik
duruşuyla pazar günü yapılan törenlerdeki akıl almaz ilgiyi ve
peşinden gelen halk kitlesini zaten fazlasıyla hak etmişti.
Tarık Akan’ın cenaze töreni beklenmedik mesajlar içerdi. Üç
etkinlikte de onu sevenlerin, kadın-erkek ağırlığı neredeyse eşit
durumdaydı. Bu sıcakta sadece İstanbul değil, Anadolu’dan da birçok
insan gelmişti. Urfa ve Siirt’ten gelenler de vardı. Hoş olmayan
durumlar da oldu; DİSK cenazeye sahip çıkmak isterken, sanat ve
sinemacı kesim buna kızdı. Zaten camide tabutunun başına
ulaşamayanlar, onu entegre edenleri cami hocasına şikâyet ettiler.
Gazeteci Musa Ağacık, bu tavra isyan halinde “Bunlar ilerici ise,
ben değilim” diyordu çevresine... Pek görülmedik biçimde hoca
cemaati uyardı; “Tabuttan geri çekilin” diye ama kimse
dinlemedi.
Muhsin Ertuğrul’daki toplantı düzensizdi, Teşvikiye’ye bu kadar
kalabalığın geleceği düşünülmeli idi; Bakırköy’de CHP’nin ağırlığı
kendisini hissettirdi, asıl tepkiye dönük ‘patlama’ burada
oldu.
Cami çıkışından başlayarak yürüyüşe katılanlar “Mustafa Kemal’in
askerleriyiz”, “Faşizme karşı omuz omuza” ve “Türkiye laiktir, laik
kalacaktır” gibi sloganlar attı.
Muhalefet nerede? Kılıçdaroğlu İstanbul örgütü ve belediye
kadrolarıyla güçlü bir katılım gösterdi. Bu yetmiyor tabii...
Açıkça söylemek gerekirse, ‘halk, muhalefetin önüne’ geçmiş...