Allahü teâlâ, kendisine
kavuşmak isteyen kullarına kolaylık olması için, kâmil ve mükemmil
rehberleri yarattı.
Seyyid Ahmed Kırımî hazretleri
Osmanlı âlimlerinin büyüklerindendir. Aslen Kırımlıdır. 879 (m.
1474)’de İstanbul’da vefât etti. Bir dersinde şunları
anlattı:
Peygamber efendimizi (sallallahü
aleyhi ve sellem) düşünmek ve kalbinde hazır etmek, sahih
hadîs kitaplarından Resûlullah efendimizin mübârek tavır ve
hareketlerini, mübârek bedenin görünüşünü okumak sûretiyle olur.
Resûlullah efendimizin bizzat kendisini gözle görebilecek şekilde
görünmesini istememeli, bu istekte ısrar etmemelidir. Sâdece sahih
hadîs kitaplarında bildirildiği kadarıyla icmali olarak, kısaca
tasavvur etmek, kalbde hazır etmek kâfidir. Bu kadarı, kalbi
muhabbetle Resûlullaha bağlamakta ve rûhî irtibâtı temin etmekte
kâfidir. Eğer bu hususa dikkat edilmezse, o kimsenin hâlinin
karışmasından korkulur.
Şayet Resûlullah efendimize
muhabbetle tam bir istimdâd (sığınma) hâsıl olur, hâl ve makamda
terakki ederse, Resûlullahın yüksek rûhâniyetlerinin o kimseye
görünmesi umulur. Böylece maksat da hâsıl olmuş olur.
Bütün bunlardan, Allah ve
Resûlünün halifesi olan ve insanlara doğru yolu göstermekle
vazifeli, kâmil ve mükemmil bir zâta talebe olmanın lâzım geldiği
ortaya çıkmaktadır. Çünkü, daha önce anlatılan şekilde Resûlullaha
kalbi bağlamak mümkün olsa bile, bunun bilhassa daha başlangıçta
olan bir kimse için ne kadar zor bir iş olduğu malumdur. Birçok
kimseler, Resûlullah efendimizin mübârek şahsını tam olarak
kalbinde hazır edemez. Hilye-i şerîfi, zihinlerinde, kemâliyle
tasavvur etmeye gücü yetmez. Bunlar bu hususta, vaaz ve nasihate
muhtaçtır. Bu yolun zâhirî ve batınî âdabını öğrenmeye muhtaç
olanlar için, böyle bir bağ kurmanın ne derece zor olduğu
açıktır.
Beşerî mâniler sebebiyle doğrudan
doğruya Resûlullaha bağlanarak feyz almak zordur. Allahü teâlâ,
kendisine kavuşmak isteyen kullarına kolaylık olması için, kâmil ve
mükemmil rehberleri yarattı. Bu mübârek zâtlar, insanları Allahü
teâlânın rızâsına kavuşturan yolları gösterdiler. Böyle münevver
yol göstericilerin, her asırda mevcut olacağı bildirildi. Bazen
mesafenin uzak olması veya böyle zâtların bilinmemesi sebebiyle
onları bulmak zor olabilir. Böyle bir durumda olan kimsenin, manevî
olarak, yukarıda bahsettiğimiz şekilde, Resûlullahın rûhâniyetine
yönelmesi caizdir.