Resûlullah efendimiz buyurdu
ki: “Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’ân-ı kerîmin de kalbi
Yâsîn-i şerîftir.”
Abdürrahîm ibn-i Furât hazretleri
hadîs, târih ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. 759 (m. 1358)’de
Kâhire’de doğdu. 851 (m. 1448)’de vefât etti. Derslerinde buyurdu
ki: “Hâkim, “Müstedrek” adlı eserinde, Ebû Ca’fer Muhammed bin
Ali’den şöyle nakletti:
“Kimin kalbinde kasvet varsa,
Yâsîn-i şerîfi za’feranla tabağa yazıp, içsin.”
Kuşeyrî şöyle
anlattı:
"Oğlum çok hastalanmıştı. Rüyâmda
Resûl-i ekremi (sallallahü aleyhi ve sellem) gördüm. Bana; 'Neyin
var?' buyurunca, oğlumun hastalık durumunu arz ettim. O zaman
bana, şifâ âyet-i kerîmelerini okumamı tavsiye etti. Ben de şifâ
âyetlerini bilmediğimi arz ettim. Sonra uyandım. Bir hatm-i şerîf
okudum. Şifâ âyetlerine geldikçe onları topladım. Onlar Kur’ân-ı
kerîmin altı sûresinde bulunuyordu. Onları bir kaba yazdım. Oğluma
içirdiğim zaman, oğlumun hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktığını
gördüm.”
İhyâ-i ulûmiddîn kitabında İmâm-ı
Gazâlî hazretleri şöyle bildirdi:
"Cum’a namazından sonra, kim
(Allahümme! Yâ Bâniyyü, yâ Hamîdü, yâ Mübdiü, yâ Muîd, yâ Vedûd
egnini bi halâlike an harâmike ve bi tâatike an ma’siyyetike ve bi
fadlike ammen sivâke) der ve buna da devam ederse, Allahü
teâlâ onu başkasına muhtaç etmez. Onu, ummadığı yerden
rızıklandırır.”
Ka’b-ül-Ahbâr (radıyallahü anh)
buyurdu ki:
“Kim cuma gününde bulunur, iki
ayrı şeyi sadaka olarak verir, sonra rükû’una ve huşû’una tam
olarak riâyet ederek iki rekat namaz kılar ve sonra (Allahümme innî
es’elüke bismike Bismillâhirrahmânirrahim ve bismike ellezî lâ
ilahe illâhû el-Hayyül Kayyûm lâ te’huzühü sinetün velâ
nevm) diye duâ eder ve Allahü teâlâdan bir şey isterse, Allahü
teâlâ o isteğini ona verir.”
Hâkim
Nişâbûrî'nin “Müstedrek” adlı eserinde, Ebû Ca’fer’den rivâyet
ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah efendimiz şöyle
buyurmaktadır:
“Her şeyin bir kalbi vardır.
Kur’ân-ı kerîmin de kalbi Yâsîn-i şerîftir.”
Sehl bin Abdullah Tüsterî şöyle
anlatır: “Birisi İbrâhim Edhem’e gelerek Yâsîn-i şerîf hakkında ne
dediğini sordu, İbrâhim Edhem ona; 'Yâsîn-i şerîfte bir isim vardır
ki, kim onu bilir ve o isimle Allahü teâlâya duâ ederse, o kimsenin
duâsı kabul olur' dedi.
Yine İsm-i a’zamın; “Allah
tarafından (melekler vasıtasıyla) bir söz olarak onlara
selâm vardır” meâlindeki Yasin sûresi ellisekizinci âyet-i
kerîmesi ve Âyet-el-kürsî’nin tamâmı olduğu da
bildirilmiştir.