Bedir gazâsında, Hazreti
Ubeyde’yi yaralı olarak Resûlullah efendimizin huzuruna
getirdiler...
Takıyyüddîn Makdisî
hazretleri hadis ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimidir. 679 (m.
1280) yılında Filistin’de vefât etti. Genç yaşında, hadîs ve fıkıh
ilimleri gibi, yüksek ilimleri ve yardımcı ilimleri öğrenen
Takıyyüddîn Makdisî hazretleri zamanın meşhur âlimlerinden
hadîs öğrendi. Naklettiği hadis-i şeriflerden:
Bedir gazâsında Ubeyde
(radıyallahü anh) ile müşriklerden Utbe birbirlerine karşılıklı
hamle yaptılar. Birbirlerine galip gelemediler. Hazreti Hamza
ile Hazreti Ali rakiblerini öldürdükten sonra Ubeyde’yi
(radıyallahü anh) yaralayan Utbe’ye hücum ettiler. Onu öldürüp
Hazreti Ubeyde’yi Resûlullah efendimizin (sallallahü teâlâ aleyhi
ve sellem) huzuruna getirdiler. Ubeyde’nin (radıyallahü anh) bacağı
kesilmiş, kemiğinin iliği akıyordu. Peygamber efendimize, “Yâ
Resûlallah! Ben şehîd değil miyim?” diye sordu. “Evet,
şehidsin” buyurdular. Bunun üzerine Hazreti Ubeyde,
“Resûlullahı korumak için onun etrâfında, oğullarımızı,
hanımlarımızı ve canımızı feda ederek öldürülmedikçe kimseye teslim
etmeyiz diye Ebû Talib'e söz vermiştik. Sağ olsaydı sözümüzde
durduğumuzu görürdü” dedi.
İbn-i Ebî Amr (radıyallahü anh)
anlattı: Talhâ bin Ubeydullah’ın (radıyallahü anh) yanında
oturuyorduk, içeriye bir kimse girerek, “Ey Ebû Muhammed!
Anlayamıyorum, Ebû Hüreyre mi (radıyallahü anh), yoksa siz mi
Resûlullah efendimizin hadîs-i şerîflerini daha iyi bilirsiniz?”
dedi. Talhâ (radıyallahü anh) “Vallahi bizim Resûlullahtan
işitmediğimizi onun işittiğinden ve bilmediklerimizi bildiğinden
şüphe etmiyoruz. Çünkü bizim geçindirmekle mesul olduğumuz ailemiz,
çocuklarımız var. Bunun için Resûlullahın yanına ancak sabah
ve akşamları gidebiliyoruz. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ise,
sabahtan akşama kadar Resûlullahın yanında bulunmaktadır. Ondan hiç
ayrılmaz. Peygamber efendimiz nereye giderse, o da oraya gider.
Bunun için o bizim bilmediklerimizi bilir, işitmediklerimizi
işitir. Aramızda hiç kimse de onu, Resûlullahın söylemediği bir
şeyi uydurmakla itham edemez. Bundan şüphen olmasın”
dedi.
Muâz bin Cebel (radıyallahü anh)
anlattı: Peygamber efendimize, “Yâ Resûlallah! Allahü teâlânın
indinde en makbul olan amel hangisidir?” diye sordum. Buyurdular
ki: “Son nefesine kadar Allahın zikrini dilinden
düşürmemendir.”