“Cennete her kapıdan
girecekler vardır. Her kapı bunları kendisine
çağıracaktır.”
Ebü’l-Hakem Bin Sa’îd hazretleri
fıkıh, hadîs ve nahiv âlimidir. 265 (m. 878)’de Endülüs’te
(İspanya) Beledü’l-velîd’de (Valladolid) doğdu. 355 (m. 966)’da
vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Evliyânın rûhâniyetleri,
cismâniyetlerinden daha kuvvetlidir. Bunun için aynı zamanda
çeşitli yerlerde bulunmaktadırlar. Peygamber efendimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerîfte; “Cennete her kapıdan
girecekler vardır. Her kapı bunları kendisine
çağıracaktır” buyurduğunda, Hazreti Ebû Bekr-i Sıddîk; “Sekiz
kapının hepsinden birden giren olur mu yâ Resûlallah?” dedi.
Resûlullah efendimiz; “Umarım ki, sen onlardan olursun” buyurdu.
Çünkü, insanın rûhu “âlem-i emr”deki asıl mertebesine gidip gelme
gücünü kazanınca, insan bir anda çeşitli yerlerde görünebilir,
insan ölünce, rûhunun dünyâ ile ilgisi azalacağından, daha kuvvetli
olur. Bir anda çeşitli yerlerde görülmesi kolay olur.
Velîlerin öldükten sonra,
sayılamayacak kadar çok kerâmetleri görülmüştür. Âlimler bunları,
söz birliği ile bildirmişlerdir. Meselâ, “Rûh-ül-kuds” kitabında,
Ebû Abdullah İşbilî’nin kerâmetleri yazılıdır. Bir gece,
Ebü’l-Kâsım bin Hamdin ismindeki kimsenin İmâm-ı Gazâlî’yi
reddeden, kötüleyen bir kitabı okurken, gözleri kör oldu. Hemen
secde edip yalvardı. Bu kitabı hiç okumayacağına yemîn etti. Allahü
teâlâ kabul buyurup görmek ihsân eyledi. Bu da, İmâm-ı Gazâlî’nin
öldükten sonra olan bir kerâmetini göstermektedir.
(Buhârî) kitabında diyor ki:
Eshâb-ı Kirâmdan Âsım (radıyallahü anh) hiçbir müşrike dokunmamak
için ve hiçbir müşrikin de kendisine dokunmaması için, Allahü
teâlâya söz vermiş idi. Kâfirler kendisini şehîd edince, yanına
yaklaşmak istediler. Cenâb-ı Hak, arılar göndererek hazreti Âsım’ı
korudu. Arılar o kadar çoktu ki, yanına yaklaşamadılar. Bu, Hazreti
Âsım’a ölümünden sonra ihsân edilen kerâmet idi.