Veliler, Allahü tealadan gelen dert ve belaları, hastalıkları, acı ve sızıları çekerler, fakat neşelerinden hiçbir şey kaybetmezler, hep gülümserler...
Osman Şemsi Efendi, Osmanlı tasavvuf âlimlerindendir. 1229 (m.
1814)’de İstanbul’da doğdu. Genç yaşlarında Nakşibendî Şeyhi İsmâil
Efendiye talebe oldu. Sonra Halvetî pîri Kuşadalı İbrâhim
Efendi’ye; daha sonra da Kadirî şeyhi Ünyeli Abdürrahim Efendiye
intisap etti ve hilâfet alarak bu tarikatin "Enveriyye" kolunu
kurdu. 1311 (m. 1893)’de vefat etti...
Bu mübarek zat sohbetlerinde buyurdu ki:
Rabbimizin her yaptığı hikmetlidir, hayırlıdır. Veliler, Allahü
tealadan gelen dert ve belaları, hastalıkları, acı ve sızıları
çekerler, fakat neşelerinden hiçbir şey kaybetmezler, hep
gülümserler. Bunlardan zevk alırlar. Çünkü derdi de, belayı da
Allahü teala göndermiştir. Bu hal, insanların tuhafına da
gidebilir. Ama hakikat bu. Allahü teala, insana kendinden,
annesinden daha şefkatli, daha merhametli. Dert ve belaların
gelmesinde kim bilir ne hikmetler var. Bu hastalıklar belki,
günahlarımızın affı için bir sebeptir. Belki de, bundan sonraki
sıhhatli bir ömür için, daha güzel işler yapmak için, bir dinlenme
fırsatıdır. Allahü teâlâ, kullarının iyiliğini isterse, sebebini ve
vasıtasını yaratır. O vasıta ile de kulunu arzu ettiği yere
vardırır. Bir zamanlar insanlar cenneti talep ederdi. Tabii cennete
götürecek vasıtalar; evliyalar, medreseler, ilim, ulemadır. Bunlar
insanı cennete götürür. Bir zaman geldi, insanlar değişti,
talepleri dünya saltanatı oldu. Halbuki Peygamberimiz “sallallahü
aleyhi ve sellem” buyuruyorlar ki: “Hubbu dünya re’sü külli
hatiatin.” Dünyayı sevmek bütün kötülüklerin en başıdır. Yani
Allahı bırakıp da taşa toprağa, seninle kalmayacak olan, senin
olmayacak olan hayale gönül bağlamak, onu gaye ve hedef edinmek
felaketlerin başıdır. Sübhanallah, insanlar neyi talep ediyorlarsa
o vasıtaya kavuşuyorlar.