“Kur’ân-ı kerîm okunduğu zaman
hemen onu dinleyin ve susun. Olur ki, merhamet
edilirsiniz”
Şehâbeddîn ibn-i Asker hazretleri
Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 644 (m. 1246)’de Bağdat’ta
doğdu. 732 (m. 1332)’de orada vefât etti. Buyurdu ki:
Halife-i Müslimin Hârûn Reşîd bir
bir bayram günü Bağdatlılara şöyle hitap etti: “Nimetlerinden
dolayı Allahü teâlâya hamd ederiz. Ona karşı itâatta muvaffak
olmamız için, ondan yardım isteriz. Düşmanlarına karşı, ondan zafer
dileriz. Ona kâmil bir îmânla imân ederiz. İşlerimizi ona havale
eder, ona güvenip dayanırız. Ben şehâdet ederim ki, Allahü teâlâdan
başka ilâh yoktur. Onun şeriki (ortağı) yoktur. Yine şehâdet ederim
ki, Hazreti Muhammed Allahü teâlânın kulu ve Resûlüdür. Allahü
teâlâ Onu Cennetle müjdeleyici ve Cehennemle, korkutucu olarak
gönderdi. Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)
peygamberlik vazîfesini tebliğ etti. Ümmete nasîhat eyledi. Allah
yolunda muharebe eyledi. Allahü teâlânın rızâsına uygun iş yapanlar
için yaptığı iyi va’dleri ve emrine karşı gelenler için yaptığı
tehdidleri bildirdi. Vefâtlarına kadar bu vazîfeyi yerine getirdi.
Resûlullah Efendimize salât ve selâm olsun. Ey Allahın kulları!
Size takvâyı tavsiye ederim. Çünkü takvâ günahları örter,
iyilikleri katkat yapar. Takvâ, Cenneti kazanmaya ve Cehennemden
kurtulmaya bir vesîledir. Sizi öyle bir günden sakındırırım ki, o
gün gözler korkudan dikilir kalır, bütün sırlar ortaya dökülür. Siz
yakında bu geçici dünyâ hayatından, ebedi âhıret yurduna
göçeceksiniz. Öyleyse, tövbe etmek sûretiyle, Allahü teâlânın
mağfiretine, takvâ ile Allahü teâlânın merhametine, ona dönmekle
onun hidâyetine koşunuz. Çünkü Allahü teâlâyı anmak, müttekileri
onun rahmetine, tövbe edenleri onun mağfiretine, ona dönenleri ve
yalvaranları da onun hidâyetine kavuşturur. Nitekim Allahü teâlâ,
Kur’ân-ı kerîmde meâlen şöyle buyuruyor: “Rahmetim, dünyâda
her şeyi kuşatmıştır. (Mü’mine de kâfire de
şâmildir). Fakat ahirette onu, küfürden sakınanlara, zekâtı
verenlere ve âyetlerimize îmân etmiş olanlara has
kılacağım” (A’râf-156). Başka bir âyet-i kerîmede ise meâlen
şöyle buyurdu: “Bununla beraber, şüphe yok ki ben, tövbe eden,
imân edip, sâlih amel işliyen, sonra da hak yolda sebat gösteren
kimse için gaffarım (çok bağışlayıcıyım)” (Tâhâ-82).
Sözlerin en güzeli, nasîhatların en üstünü, Allahü teâlânın kitabı
Kur’ân-ı kerîmdir. Allahü teâlâ, meâlen buyuruyor
ki: “Kur’ân-ı kerîm okunduğu zaman hemen onu dinleyin ve
susun. Olur ki, merhamet
edilirsiniz” (A’râf-204).