Yûsuf ibn-i Tanrıverdî hazretleri Fıkıh ve târih âlimidir.
Türkmen asıllıdır. 813 (m. 1411)’de Kâhire’de doğdu. 884 (m.
1470)’de orada vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmın ümmeti için Âl-i İmrân
sûresinin 110. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Siz, insanlar için
hayırlı bir ümmetsiniz! İyi şeyleri emreder, fenâ şeyleri
menedersiniz” buyurdu. Muhammed aleyhisselâmı ve ümmetini, diğer
Peygamberlerin ümmetlerine tebligatta bulunduklarına dâir şâhid
yaparak diğer ümmetlere üstün kıldı.
Nûh kavminin kıyâmet günündeki hâli, bunun misâllerinden biridir:
Kıyâmet gününde, “Yâ Nûh!” diye bir nidâ gelip, Nûh (aleyhisselam)
huzûr-i ilâhiye çağırılır. Nûh (aleyhisselam) titreyerek huzûr-i
ilâhiye gelir. Ona hitaben; “Yâ Nûh! Cebrâil (aleyhisselam), senin
resûllerden olduğunu söylemektedir. (Sen ne dersin?) buyurulur. Nûh
(aleyhisselam); “Evet, doğrudur yâ Rabbî” diye cevap verir.
“Kavminle ne iş gördün?” diye sorulur. “Yâ Rabbî! Onları gece ve
gündüz îmâna davet eyledim. Benim davetim onlara fayda vermedi.
Benden kaçtılar” diye cevap verir. Bunun üzerine, “Ey Nûh kavmi”
diye nidâ olunup, Nûh kavmi bir grup hâlinde getirilir. Onlara, “Bu
kardeşiniz Nûh, benim gönderdiklerimi size tebliğ ettiğini
söylemektedir. (Siz ne dersiniz?)” buyurulur. Onlar; “Ey bizim
Rabbimiz! O yalan söylüyor, bize bir şey tebliğ etmedi” deyip,
kendilerine gönderilen ve Nûh (aleyhisselam) tarafından tebliğ
edilen şeyleri inkâr ederler. Bunun üzerine Allahü teâlâ; “Yâ Nûh!
Senin (tebliğ ettiğine dâir) şahidin var mıdır?” buyurur. Nûh
(aleyhisselam); “Yâ Rabbî! Benim şahidim, Muhammed aleyhisselâm ile
ümmetidir” diye cevap verir.