Bir kimse edepleri
yerine getirdiği müddetçe, şeytan ona istediğini yaptırmak
hususunda ümitli olmaz.
Necmeddîn-i Râzî hazretleri
Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin yetiştirdiği evliyânın
büyüklerindendir. Cengiz istilâsının meydana çıkacağı sırada,
hocası Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin işâreti ile Anadolu’ya
gelerek Konya’da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve Sadreddîn-i Konevî
ile görüştü. 654 (m. 1256)’da Bağdad’da vefât etti.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde
buyurdu ki:
“Îmân ve İslâm da yedi
kale içerisinde muhafaza edilir. Bunların birincisi yakîn,
ikincisi ihlâs, üçüncüsü farzları eda etmek, dördüncüsü haramları
terk etmek, beşincisi vâcibleri yapmak, altıncısı sünnetleri
yapmak, yedincisi edepleri terk etmemektir. Bir kimse edepleri
yerine getirdiği müddetçe, şeytan ona istediğini yaptırmak
hususunda ümitli olmaz. Çünkü bir kimse ibâdetlerdeki edepleri terk
edince, şeytan ona sünnetleri terk ettirmek husûsunda ümitli olur.
Bir kimse sünnetleri terk edince, şeytan ona vâcibleri terk
ettirmek. Vâcibleri terk edince şeytan o kimseye haramları
yaptırmak hususunda ümitli olur. Şeytan bunda da muvaffak olunca
farzları terk ettirir. Sonra ihlâsı, sonra da yakîni onun elinden
alır. Neticede şeytan, o kimsenin imansız olup sû-i hatime ile can
vermesine ümit besler.”
“Evliyânın büyüklerinden olan
âlimler buyurdular ki: Edepleri terk etme hastalığına yakalanan bir
kimse, sünnetleri terk eder. Sünnetleri terk etme hastalığına
tutulan bir kimse, vâcibleri terk eder. Vâcibleri terk eden bir
kimse, haram işler. Haramları işleyen farzları terk eder. Farzları
terk eden bir kimse, dînin emirlerine ehemmiyet vermemeye başlar.
Böyle bir hastalığa yakalanan kimse küfre düşer. Bu sebeple bütün
işlerde güç yettiği kadar edepleri muhafaza etmek lâzımdır.”