Şeytan, ibâdetleri terk ettiremeyince, "çabuk kıl, vaktini
kaçırma" diyerek şartlarını, farzlarını tam yaptırmamak ister.
Ebû Bekr Kefevî hazretleri Kanunî Sultan Süleymân zamanında
Kırım’da yetişmiş âlim ve velîlerdendir. 970 (m. 1562) senesinde,
Kefe’de vefât etti. Buyurdu ki:
Şeytanın hileleri çoktur. Birincisi, Allahü teâlânın senin
ibâdetine ihtiyacı yoktur, der. Buna karşı Bekara sûresi,
altmışikinci âyetinin (Amel-i sâlihin faydası, bunu yapanadır)
meâl-i şerifini hâtırlamalıdır.
Şeytanın ikinci hîlesi, Allahü teâlâ rahîmdir, kerimdir, seni de
affeder, Cennete kor, der. Buna karşı, Lokman sûresi, otuzüçüncü
âyetinin (Allahın kerim olması, sizi aldatmasın) ve Meryem sûresi,
altmışüçüncü âyetinin, (Cennete kullarımızdan müttekî olanları
vâris kılarız) meâl-i şeriflerini hatırlamalıdır.
Üçüncü hîlesi, senin ibâdetlerin hep kusurludur. Riyâ karışıktır.
Böyle ibâdetlerle müttekî olamazsın. Allahü teâlâ, Mâide sûresinde,
(Allah, yalnız müttekîlerin ibâdetlerini kabul eder) buyuruyor.
Senin ibâdetlerin kabul olmaz. Boşuna uğraşıyorsun. Boş yere, sopa
yiyen hayvan gibi, eziyet çekiyorsun, der. Buna karşılık, ben,
Allahü teâlânın azâbından kurtulmak ve emrine uymak için ibâdet
ediyorum. Benim vazîfem, emri yerine getirmektir. Kabul olup
olmayacağı O’nun bileceği şeydir. Şartlarına uygun olan ve farzları
yapılan ibâdetin sahih olması muhakkaktır, demelidir. Farzları terk
etmek büyük günahtır. Bu günahlardan kurtulmak için ibâdetleri
yapmak lâzımdır. İbâdet yapmadan Cennete girmek için duâ etmek
günahtır. Hadis-i şerifte, (Aklı olan kimse, nefsine uymaz ve
ibâdet yapar. Ahmak olan, nefsine uyar, sonra Allahın rahmetini
bekler) buyuruldu. Âhiret için lâzım olan şeyleri, bu fâni dünyada
hazırlamak lâzımdır.