Tövbeye hazırlanmanın
alâmetlerinden biri de, kötü arkadaşları terk
etmektir.
Şeyh Fethullah-ı Verkânisî
hazretleri Doğu Anadolu'da yetişen evliyâdandır. Siirt'in Verkanis
köyünde doğdu. Nakşibendiyye yolu büyüklerinden, büyük velî
Abdurrahmân Tâhî (Tâgî) hazretlerinin sohbetlerine devâm etti ve
kızı Tayyibe Hâtunla da evlendirdi. Tasavvuf yolunda ilerledi. 1899
(H.1317) senesinde Bitlis'te vefât etti.
Şeyh Fethullah-ı Verkânisî
talebelerine ve sevenlerine sohbetlerinde buyurdu ki: "Akıllı
kimsenin, mümkün olduğu kadar, dünyâdan yüz çevirmesi
lâzımdır."
"Hakîkî tövbe; 'tövbe', 'inâbe'
ve 'evbe' olmak üzere üç kısımdır. Cehennem'de azâb görmek korkusu
ile, günâha pişman olmak 'tövbe'dir. Cennet nîmetlerine kavuşmak
ümidi ile günaha pişman olmak 'inâbe'dir. Bunlarla alâkalı
olmaksızın, tövbe etmek, Allahü teâlânın emri olduğu için, emre
uyarak günaha pişman olmak ise 'evbe'dir. Tövbeye hazırlanmanın
alâmetlerinden biri de, kötü arkadaşları terk etmektir. Çünkü, kötü
arkadaşlardan uzaklaşmak, onlarla düşüp kalkmamak, kalpte Allahü
teâlânın emirlerine karşı gelme hâlini ortadan kaldırır. Kötü
arkadaşların yanından ayrılınca, artık, iyi ve sâlih arkadaşlarla
berâber oturup kalkmaya başlar. Sâlih, iyi ve temiz arkadaşlar,
onun cehâletten ilme, kibirden hilme ve cimrilikten cömertliğe,
dünyâ hırsı ve ona düşkün olmaktan kanâate, uzun emel sâhibi
olmaktan zühde ve dünyâya rağbet etmemeye, ayrılıktan birliğe, hep
kendisini düşünüp, kendisi için istemekten başkalarını kendisine
tercih etmeye, yâni îsâra, dünyâdan âhirete, gülmekten dolayı
yaptığı kötülükler ve günahları için ağlamaya, onlar için pişmân
olmaya, gaflet hâlinden uyanıklık hâline dönmesini temin
ederler.”
"Hakk'ın kulları içinde öyle bir
zümre vardır ki, onları yüce Allah'ın korkusu susturmuştur. Yoksa
onun hakkında gâyet fasîh ve belîğ konuşmayı da
bilirler."
“İnsanlarla ve mal ile
kavuşulamıyan şeylere, yumuşaklıkla kavuşulur.”
"Kalbinde (ilâhî) mârifetin yer
tuttuğu bir kimseye, iki cihanda ancak O'nu görmek, O'ndan duymak
ve O'nunla meşgul olmak yaraşır."
“Vaadine muhalefet etmek, arfâkın
(münâfıklığın) üçte ikisidir.”
"Firâsetin nûru ile bakan,
Hakk'ın nûru ile bakmıştır. Firâset sâhibinin ilminin aslı ve
menbaı, sehiv (yanılma) ve gaflet bahis konusu olmaksızın Hak'tır.
Daha doğrusu firâset, kulun dili ile söylenen Hakk'ın
hükmüdür."