Ulbe bin Zeyd isminde bir
fakir kimse vardı. Sadaka olarak verebileceği hiçbir şeyi
yoktu.
Muhibbüddîn ibn-i Neccâr
hazretleri hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. 578 (m. 1182)’de
Bağdad’da doğdu. 643 (m. 1245)’ Bağdad’da vefât etti. Naklettiği
hadîs-i şerîflerden bazıları:
Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh)
rivâyet edilir, Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve
sellem) “Bir kimse bildiği ilmi gizlerse, kıyâmet gününde
ateşten bir gemle gemlenir” buyurdu.
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)
rivâyet etti. Resûlullahın huzûrlarında, biri zengin, biri fakir
iki kişi hapşırdı. Zengin olan hapşırınca, “Elhamdülillah” diyerek
Allahü teâlâya hamdetmedi. Resûlullah efendimiz de ona
“Yerhamükellah” diyerek duâ buyurmadı. Biraz sonra diğer kimse
hapşırıp, “Elhamdülillah” dedi. Resûlullah da ona;
“Yerhamükellah” buyurarak duâ etti. Bunun üzerine zengin olan
kimse; “Huzûrunuzda hapşırdım, bana 'Yerhamükellah' buyurmadığınız
hâlde, diğer kimseye buyurdunuz” dedi. Resûlullah da; “Çünkü o
kimse Allahü teâlâyı andı, ben de onu andım. Sen ise Allahü teâlâyı
anmayı unuttun” diye cevap verdiler.
Enes (radıyallahü anh) rivâyet
etti: Bir kimse Resûlullahın huzurlarına gelerek: “Ey en
hayırlımız! En hayırlımızın oğlu! Ey efendimiz ve efendimizin
oğlu!” diye çeşitli sözlerle Resûlullaha hitap etmeye cüret
etti. Resûlullah efendimiz; “Ben size ne söylemişsem, onu
söyleyin. Sizi şeytan saptırmasın. Bana Allahü teâlânın verdiği
mevkîyi verin. Ben, Allahın kulu ve
Resûlüyüm” buyurdu.
Abdullah İbni Abbâs (radıyallahü
anhüma) anlattı: “Resûlullah efendimiz yemeğini yerde yer, koyunun
sütünü sağar, en fakir kölenin davetini kabul eder, arpa ekmeği
yerdi.”
İbn-i Cebr (radıyallahü anh)
anlattı: Resûlullah efendimiz Eshâbını sadaka vermeye teşvik
ettiğinde, her biri, güçlerinin yettiği kadar ellerinde olanlardan
getirdiler. Resûlullahı görmek ve sohbetlerinde bulunmakla
şereflenen o mübârek insanlar arasında, Ulbe bin Zeyd isminde bir
fakir kimse vardı. Sadaka olarak verebileceği hiçbir şeyi yoktu. O
da, gece Allahü teâlâya münâcaat edip; “Allahım! Sadaka olarak
verebileceğim hiçbir şeyim yok. Ben de sadaka olarak, kullarından
şeref ve haysiyetime tecâvüzde bulunanları affettim” diye duâ etti.
Sabahleyin Resûlullah efendimiz mescid-i saâdeti
teşrîflerinde; “Kendisine yapılan tecâvüzleri dün akşam
affeden nerede?” diye suâl eyledi. Bunun üzerine Ulbe bin Zeyd
(radıyallahü anh) ayağa kalktı. Resûlullah da ona; “Sadakan
kabul olundu” buyurdu.