Allahü teâlâ sabrı yarattı.
Sabrı, Peygamberlerine (aleyhimüsselâm) ve velîlerine mahsus
kıldı.
Ebü’l-Abbas Uklîşî hazretleri
hadîs ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir. Babası, Endülüs’te
(İspanya) Ukliş’ten (Ucles) Dâniye (Denia) şehrine gelip yerleşti.
Ebü’l-Abbâs Uklişî orada doğdu. 550 (m. 1155)’de Mısır’da vefât
etti. Bir dersinde talebelerine şunları anlattı:
Allahü teâlâ sabrı yarattı.
Sabrı, Peygamberlerine (aleyhimüsselâm) ve velîlerine mahsus kıldı.
Sonra, Cennete girmelerine vesile olması için, kullarından
dilediğine sabır nimetinden ihsânda bulundu. Sabırlı kullarını
övdü. Onlara kat kat ecir verileceğini bildirdi. Zümer sûresi 10.
âyet-i kerîmesi sonunda meâlen; “...Sabredenlere mükâfatları
hesapsız verilecektir” buyuruldu.
Ra’d sûresinin 22, 23 ve 24.
âyet-i kerîmelerinde meâlen buyuruldu ki: “Rablerinin rızâsını
kazanmak için sabredenler, namazı (bildirilen vakitlerinde ve
âdabına riâyet ederek) kılanlar, kendilerine verdiğimiz
rızıktan gizli ve aşikâre infâk edenler (Allah yolunda
harcayanlar), kötülüğü iyilikle savanlar (var ya), işte
âhiret saadeti onlar içindir. O saadet, Adn Cennetleridir. Onlar
atalarından, zevcelerinden ve
zürriyetlerinden (soylarından) sâlih olanlarla beraber o
Cennetlere girecekler. Melekler de her kapıdan yanlarına vararak;
'Sabrettiğiniz için, size selâm olsun. Âhıret saadeti ne
güzeldir' diyeceklerdir.”
Bekâra sûresi 155 ve 156. âyet-i
kerîmelerinde meâlen buyuruldu ki: “... (Ey Habîbim)
Sabredenlere (lütuf ve ihsânlarımı) müjdele.
Onlar (sabredenler) öyle kimselerdir ki, kendilerine bir
musibet geldiği zaman (teslimiyet göstererek); 'Biz Allahın
kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine O’na
döneceğiz' derler.”
Resûlullah efendimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Dünya hususunda
kendisinden aşağıdakilere, âhıret hususunda ise kendisinden üstün
olanlara bakanlar şâkir (şükredici) ve
sâbir (sabredici) diye yazılır.”
Ali bin Ebî Tâlib (radıyallahü
anh) buyurdu ki: “Sabır îmândandır. Başın bedendeki durumu ne ise,
sabrın da îmândaki yeri odur.” Sabır, ikiye ayrılır. Biri günâh
işlememek için sabretmektir. İkincisi, dertlerin, belâların
acılarına sabretmek, bağırıp çağırmamaktır. İslâm bilgilerini
öğrenirken zahmet çekmeye ve ibâdetleri şartlarına uygun olarak
yapmaya sabretmek de çok kıymetli olup, böyle sabredenlere Cennette
altıyüz derece verileceğini âlimler bildirmişlerdir.