Her ruh, cesedine,
bilinmeyen bir hâlde bağlıdır. Bu bağlılıkları, dünyadaki
bağlılıkları gibi değildir.
Dürrîzâde Atâullah Efendi
Seksenbeşinci Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1142 (m. 1729)’da
İstanbul’da doğdu. 1199 (m. 1785)’de hacca gitmek üzere yola çıkıp
Gelibolu’ya geldiği zaman vefat etti. Cenâzesi İstanbul’a getirilip
defnedildi. Bir dersinde buyurdu ki:
Ölülerin iş yaptıkları, Allahü
teâlânın izni ile, onlardan birçok şeyler görüldüğü sahih
kitaplarda bildirilmektedir. Her ruh, cesedine, bilinmeyen bir
hâlde bağlıdır. Bu bağlılıkları, dünyadaki bağlılıkları gibi
değildir. Rüya gören kimsenin gördüğü şeylere olan bağlılığı
gibidir.”
Rûhun İlliyyînde olduğu hâlde,
bedene bağlanmasına ve tasarruf yapmasına izin verildiğini İbn-i
Asâkîr’in, Abdullah İbni Abbas’tan haber verdiği şu hadîs-i şerîf
göstermektedir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ca’fer-i
Tayyar hazretleri şehîd olduktan sonra buyurdu ki: “Bir gece
Cafer-i Tayyar yanıma geldi. Yanında melek vardı, iki kanatlı idi.
Kanatlarının uçları kana boyanmış idi. Yemen’deki Bîşe denilen
vadiye gidiyorlardı.”
İbn-i Adî’nin hazret-i Ali bin
Ebî Tâlib’den haber verdiği hadîs-i şerîfte; “Ca’fer bin Ebî
Tâlib’i meleklerin arasında gördüm. Bîşe ahâlisine yağmur
geleceğini müjdeliyorlardı” buyuruldu. Hadîs âlimlerinden
Hakîm, Abdullah İbni Abbâs’ın şöyle anlattığını haber veriyor:
“Resûlullahın yanında oturuyordum. Mûte gazâsında şehîd olan
Ca’fer-i Tayyâr’ın (radıyallahü anh) zevcesi Esma binti Umeys de
orada idi. Resûlullah efendimiz; 'Aleyküm selâm' dedi
ve sonra; 'Yâ Esma! Şimdi, zevcin Ca’fer, Cebrâil ve Mikâil
ile birlikte yanıma geldiler. Bana selâm verdiler. Selâmlarına
cevap verdim. Bana (Mûte gazâsında kâfirler ile birkaç gün
savaştım. Vücûdumun her tarafında yetmişüç yerimden yaralandım.
Bayrağı, sağ elime aldım. Sağ kolum kesildi. Sol elime aldım, sol
kolum kesildi. Allahü teâlâ, iki kolum yerine bana iki kanat verdi.
Cebrâil ve Mikâil ile birlikte uçuyorum, istediğim zaman Cennetten
çıkıyorum, istediğim zaman girip meyvelerini
yiyorum) dedi” buyurdu.
Esma, bunları işitince; “Allahü
teâlânın nimetleri Ca’fer’e afiyet olsun. Fakat, herkes bunu benden
işitince inanmazlar diye korkuyorum. Minbere çıkıp siz söyleseniz.
Size inanırlar” dedi. Resûlullah minbere çıktı. Allahü teâlâya hamd
ve sena eyledikten sonra; “Ca’fer ibni Ebî Tâlib, Cebrâil ve
Mikâil ile birlikte yanıma geldiler. Allahü teâlâ, ona iki kanat
vermiş. Bana selâm verdi” buyurdu. Sonra, Esmâ’ya haber
verdiklerini bir bir söyledi.