Vehbi Tülek Türkiye Gazetesi

Resûlullahın kabrini ziyâret etmek sünnettir

Resûlullah efendimizden bereketlenmek ve manevî yönden istifâde etmek, ancak O’na tâbi olmakla olur.   Akîl ibn-i İmrân hazretleri kelâm, fıkıh ve hadîs âlimidir. 1001 (m. 1592)'de Yemen’in...

07 Ağustos 2018 | 3.448 okunma
Resûlullah efendimizden bereketlenmek ve manevî yönden istifâde etmek, ancak O’na tâbi olmakla olur.
 
Akîl ibn-i İmrân hazretleri kelâm, fıkıh ve hadîs âlimidir. 1001 (m. 1592)'de Yemen’in Zafâr şehrinde doğdu. 1062 (m. 1652)’de aynı yerde vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
İmâm-ı Mâlik hazretleri, Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) selâm vereceği ve duâ edeceği zaman kabr-i şerîfe yaklaşır, selâm verirdi. Eli ile kabr-i şerîfe dokunmazdı. Nâfiî şöyle anlatır: İmâm-ı Mâlik, Resûl-i ekremin kabr-i şerîfine gelir, şöyle selâm verirdi. “Esselâmü alen-Nebiyyi! Esselâmü alâ Ebî Bekr! Esselâmü alâ Ebî Hafs!” Sonra giderdi Onu böyle selâm verirken yüz defadan fazla gördüm... 
Bazı büyük zâtlar, Resûlullah efendimizin ziyâretine geldikleri hâlde, Resûlullaha olan edeblerinden dolayı, Resûl-i ekremin huzûruna girmemiş, dışarıdan ziyâret edip gitmişlerdir. Bunlardan birisine, niçin Resûlullahın huzûruna girmediği sorulunca; “İki cihanın efendisinin huzûruna benim gibiler nasıl girer? Resûlullahın huzûruna girmeye kendimde güç bulamıyorum” diye cevap vermiştir. Halîfe, İmâm-ı Mâlik’e yanına gelmesi için binek gönderdiği zaman, bineğe binmeyi kabul etmeyerek; “Resûlullah efendimizin mübârek ayakları ile bastığı yere, katırın tırnakları ile nasıl basarım” dedi. İmâm-ı Mâlik halifenin yanına gidince, halife ona; Mescid-i Nebiye girince, kıbleye mi, yoksa Resûlullaha mı dönüleceğini sorunca, İmâm-ı Mâlik; “Yönünü Resûlullaha dönersin” buyurdu.
Kâdı Ebü’l-Fadl Iyâd şöyle der: “Resûlullahın kabr-i şerîfini ziyâret, Müslümanlara sünnettir. Bu husûsta icmâ meydana gelmiş olup, faziletli ve teşvik olunan bir iştir.”
Ahmed bin Sa’îd el-Hindî, eserinde şöyle demektedir: “Kabr-i şerîfin yanında duran kimse, ona dokunmaz, yapışmaz, uzun müddet de orada kalmaz. Hücre-i saâdet, parmaklıkların içerisindedir. Buraya gelip, uzun müddet orada durulduğu zaman izdiham meydana gelir ve başkası rahatsız edilmiş olur. Uygun olanı, parmaklıkların iç kısmına girmemektir. Burada işlenen bidatlerden Müslümanları menetmelidir. Bazı kimseler, Kâbe-i muazzamayı tavaf eder gibi, Hücre-i saâdetin etrâfını dolaşıyorlar, tavaf ediyorlar, öpüyorlar, yüz ve gözlerini sürüyorlar; Oraya mendillerini ve elbiselerini atıyorlar, böyle yapmakla kendilerine bereket hâsıl olacağını sanıyorlar. Bunlar, tamamen bidattir. Çünkü Resûlullah efendimizden bereketlenmek ve manevî yönden istifâde etmek, ancak O’na tâbi olmakla olur."

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ölümü hatırlayan kimseye ne mutlu! 20 Mayıs 2024 | 10 Okunma "Bu dünyânın fâni ve basit hayâtı seni azdırmasın!.." 19 Mayıs 2024 | 48 Okunma Dünyada ve ahirette selâmet istiyorsan... 18 Mayıs 2024 | 63 Okunma Cehennemin, kendisinden kaçtığı mübarek zatlar... 17 Mayıs 2024 | 113 Okunma "Vefâttan sonra bizim mekânımız burasıdır" 16 Mayıs 2024 | 98 Okunma