“Bizden bir şey isteyeni
ve yardım talebinde bulunan kimseyi biz boş
çevirmeyiz.”
Ebû Abdullah Tlemsânî
hazretleri tasavvuf büyüklerinden ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir.
607 (m. 1210)’da Cezayir’deki Tlemsan şehrinde doğdu. 683 (m. 1284)
yılında Kâhire’de vefât etti. “Misbâh-üz-zulâm” adlı eserinin
mukaddimesinde şöyle buyurmaktadır:
Resûlullah efendimizi
(sallallahü aleyhi ve sellem) vesîle ederek, Allahü teâlâdan bir
şey istemek, Resûlullahla istigâse mevzûunda bir şeyler yazmayı arz
edip, bunun için istihâre ettim. Bu arzum için Allahü teâlâdan
hayır diledim. Bir müddet sonra, şöyle bir hâdise başımdan geçti:
637 (m. 1239) senesinde seçkin bir cemâatle yolculuğa çıktık. Bir
müddet gittikten sonra, ihtiyâcımı görmek için kafileden
uzaklaştım. Bu sırada müthiş bir şekilde uykum geldi. Nasıl olsa
giderken beni uyandırırlar deyip, başımı yere koydum. Uyandığımda
kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum. Arkadaşlarım beni unutup
gitmişlerdi. Yalnızlıktan büyük bir korkuya kapıldım. Çölde sağa
sola yürümeye başladım. Nerede bulunduğumu, nereye gideceğimi
bilemiyordum. Her taraf dümdüz kumdu. Az sonra hava karardı. Korkum
daha da şiddetlendi... Bir müddet gittikten sonra, çok susamış ve
yorulmuş bir hâlde yere düştüm. Susuzluk ve yorgunluktan hayâtımdan
ümidimi kesmiştim. Gece karanlığında “Yâ Muhammed! Yetiş!
Senden Allahü teâlânın izniyle yardım etmeni istiyorum?” diye
inledim.
Sözümü bitirir bitirmez, birinin
bana seslendiğini duydum. Sesin geldiği tarafa baktığımda; gece
karanlığında, etrâfına ışıklar saçan, bembeyaz elbiseler giyinmiş,
o zamana kadar hiç görmediğim bir kimsenin beni çağırdığını gördüm.
Bana yaklaşıp, elimi tuttu. O ânda bütün yorgunluğum ve susuzluğum
kayboldu. Yeniden doğmuş gibi oldum. Ona canım birden ısınıverdi.
El ele bir müddet yürüdük. Hayâtımın en tatlı anlarından birini
yaşadığımı hissettim. Bir kum tepeciğini aşınca, beraber yolculuk
yaptığım kâfilenin ışıklarını görüp, arkadaşlarımın seslerini
duydum. Onların yanlarına doğru yaklaştık. Benim bindiğim hayvan en
arkada onları takip ediyordu. Birden gelip önümde durdu.
Bineğimi önümde görünce, sevinç çığlıkları attım. Ben bağırınca,
benimle gelen zât elini elimden çekti. Daha sonra elimden tutup
bineğime bindirdi ve sonra da “Bizden bir şey isteyeni ve
yardım talebinde bulunan kimseyi biz boş çevirmeyiz” diyerek geri
dönüp gitti. O zaman onun Resûlullah efendimiz olduğunu
anladım.