İmâm-ı Mâlik’in yanında
Resûlullah efendimiz anıldığı zaman, rengi değişir ve iyice
ezilirdi.
Ebü’l-Yüsr ibn-i Gars hazretleri
Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 833 (m. 1430)’da doğdu. 894
(m. 1489)’de Kahire’de vefât etti. Derslerinde buyurdu
ki:
Amr bin Dînâr diyor ki: “Bir
kimse evine geldiğinde, içeride kimse yoksa, o zaman 'Esselâmü
aleynâ ve alâ ibâdillâhissâlihin' diye selâm
verir.”
Kâdı Iyâd’ın naklettiğine göre;
Bir kimse, Resûlullah efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellem)
bizzat bahsettiği veya yanında Resûlullah anıldığı zaman, her
müminin, Resûlullah efendimize hürmet göstermesi, hareket hâlinden
sükûn hâline geçmesi, sanki hayatta iken Resûlullahın huzûrunda
imiş gibi durması lâzımdır. Bu, Selef-i sâlihînin ve din
büyüklerimizin âdetidir. İmâm-ı Mâlik’in yanında Resûlullah
efendimiz anıldığı zaman, rengi değişir ve iyice ezilirdi. Bu
durum, orada bulunanlara ağır gelirdi. Bir gün ona bu husus
söylenince şöyle dedi: “Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz, benim
bu hâlimi hoş karşılardınız. Ben Muhammed bin Münkedir’i gördüm. O,
hafızların seyyidi idi. Ona ne zaman bir hadîs-i şerîf sorulsa,
ağlamağa başlardı. Ca’fer bin Muhammed, güleryüzlü bir zât idi.
Yanında Resûlullah efendimiz anıldığı zaman, yüzü sararırdı. O,
Resûlullahtan bahsettiği zaman abdestli olurdu. Nehâî buyurdu ki:
Mescidde kimse olmadığı zaman; “Esselâmü alâ Resûlillah” de! Evde
kimse olmadığı zaman; “Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillahissâlihîn”
de.
“Sünnet, yani hadîs-i
şerîfler, Kur’ân-ı kerîmi açıklamaktadır. Mezheb İmâmları, sünneti
açıklamışlardır. Din âlimleri de, mezheb imamlarının sözlerini
açıkladılar. Kıyâmete kadar da böyle olacaktır. Sünnet,
yani hadîs-i şerîfler olmasaydı sular, taharet, namazların kaç
rekat oldukları, rükû ve secdede okunacak tesbihleri, bayram
ve cenâze namazlarının nasıl kılınacağını, zekât nisabını, orucun,
haccın farzlarını, nikâh ve hukuk bilgilerini, hiçbir âlim,
Kur’ân-ı kerîmde bulamaz ve öğrenemezdi. İmrân bin Hasîn’e birisi;
“Bize yalnız Kur’ân’dan söyle” deyince; “Ey ahmak! Kur’ân-ı
kerîmde, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin?” dedi.
Hazret-i Ömer’e, farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur’ân-ı
kerîmde bulamadık dediklerinde; “Allahü teâlâ, bize, Muhammed
aleyhisselâmı gönderdi. Biz, Kur’ân-ı kerîmde bulamadıklarımızı,
Resûlullahtan gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde, dört rekat
farzları iki rekat kılardı. Biz de öyle yaparız”
buyurdu.