Resûlullaha şefâat etmesi
için izin verilecek. O da, dilediği müminlere şefâat
edecektir.
Nişancızâde Ahmed Efendi Kanunî
ve İkinci Selîm zamanı Osmanlı âlim ve kadılarındandır. 934 (m.
1527)’de İstanbul’da doğdu. 986 (m. 1578)’de hacdan dönerken,
Şam’da vefât etti. “Beydâvî tefsîrine ta’lîkât” isimli
eserinde şöyle yazmaktadır:
Kâdî Beydâvî hazretleri,
tefsîrinde, Zümer sûresi, otuzuncu âyet-i kerîmesinde meâlen, (Sen
öleceksin. O kâfirler de ölecekler. Sonra, kıyâmet günü, Rabbinizin
huzurunda hesaplaşacaksınız. Senin haklı olduğun, müşriklerin,
bâtıl, bozuk olduğu meydâna çıkacak) buyuruldu. (Tefsîr-i
Hüseynî)de ve (Mevâkib) tefsîrinde, (Mekke kâfirleri, Muhammed
“sallallahü aleyhi ve sellem” ölecek, ondan kurtulacağız
diyorlardı. Allahü teâlâ da, evet, sen öleceksin. Fakat, o
müşrikler de, elbette ölecekler. Kendileri elbet ölecek olan
kimselerin, başkasının ölümünü beklemeleri, açık bir câhilliktir)
diyor. Zümer sûresinin kırkdördüncü âyet-i kerîmesinde,
(Kureyş kâfirleri, putların kendilerine şefâat edeceklerini
söylüyor. Onlara söyle ki; Allahü teâlânın izni olmadan, hiç
kimse şefâat edemez) olarak tefsîr edilmektedir. Putların,
heykellerin şefâat edemeyeceklerini bildiren âyet-i kerîmeyi,
Resûlullah şefâat edemez diye açıklamak çok yanlıştır. Resûlullaha
şefâat etmesi için izin verilecek. O da, dilediği müminlere şefâat
edecektir. Bekara sûresindeki Âyet-el Kürsînin tefsîri de,
böyle olduğunu bildirmektedir.
Müddessir sûresinin kırksekizinci
âyet-i kerîmesi de, (Şefâat etmelerine izin verilenler, kâfirlere
şefâat ederlerse, şefâatleri onlara fayda vermez) demektedir.
Görülüyor ki, âyet-i kerîmelerin hepsi, şefâat etmek için,
müminlere yardım etmek için izin verileceğini, kâfirlere şefâat
edilmeyeceğini bildirmektedir. Resûlullahın müminlere şefâat
edeceğini bildiren çeşitli hadîs-i şerîfler vardır: