Kabirde, kâfirlere ve
âsi Müslümanlara azâb edecek melekler ve suâl soracak melekler
vardır.
Muhammed Şâh Fenârî Efendi,
Osmanlı âlimlerinden olup Molla Fenârî’nin faziletiyle tanınmış
oğludur. 830 (m. 1426) senesinde Bursa’da vefât etti. Bir dersinde,
kabir suâllerini şöyle anlattı:
Kabirde, kâfirlere ve
âsi Müslümanlara azâb edecek melekler ve suâl soracak melekler
vardır. Suâl meleklerine (Münker ve Nekir) denir. Bu iki melek,
“Rabbin kimdir? Dînin nedir? Peygamberin kimdir? Kıblen neresidir?”
diye suâl ederler. Allahü teâlânın sevdiği kimseler, (Sizi bana kim
gönderdi ise Rabbim O’dur. Yani Allahü teâlâdır. Peygamberim
Muhammed aleyhisselâm, dinim İslâm dînidir. Kıblem de Kâbe’dir”
der. O zaman bunlar da, “Doğru söyledi. Bizim elimizden kurtuldu”
derler.
Bundan sonra onun üzerine,
kabrini büyük kubbe gibi kılarlar. Onun için sağ tarafına iki kapı
açarlar. Sonra da kabrini güzel kokulu fesleğenlerle döşerler ki,
Cennet kokuları onun üzerine gelir. Dünyâda işlediği güzel ameli,
en sevgili ahbabı sûretinde gelip onu eğlendirir ve ona güzel
haberler söyler. Kabri nûr ile dolar. Dünyânın sonu oluncaya kadar,
kabrinde sürûr ve ferah üzere olur.
İlmi ve ameli az olan ve ilimden
ve melekût (ruhlar ve melekler âlemi) esrârından haberi olmayan
müminlerin derecesi bundan aşağı olur ki, onun yanına Rûman adlı
melekten sonra güzel sûrette ve güzel kokulu ve güzel elbiseli
olarak ameli gelir. “Beni bilmez misin” der. O da, “Sen kimsin ki,
Allahü teâlâ seni, benim garipliğim zamanında bana ihsân eyledi?”
der. Oda, “Ben senin sâlih işlerinim, korkma mahzûn
olma" derler.
Bundan biraz vakit geçtikten
sonra, Münker ve Nekîr melekleri gelirler. Bildirildiği gibi onu
sıkıştırırlar. Otururlar ve ona, (Men Rabbüke) yani “Rabbin
kimdir?” derler ve diğer suâlleri sorarlar. O da, “Rabbim Allah,
Peygamberim Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), imamım Kur’ân-ı
kerîm, kıblem Kâbe-i şerîf ve İbrâhim aleyhisselâmın milleti benim
milletimdir” der. Onun dili hiç tutulmaz. Onlar da, “Doğru
söyledin” derler. Ve daha önceki gibi muâmele ederler. Lâkin onun
için sol tarafında nârdan bir kapı açarlar. Nârın yılan, akrep,
sıcak suyu ve zakkumu görünür. O kimse onun üzerine çok feryâd
eder. Ona, “Buranın dehşeti sana zarar vermez. Burası senin nârdan
olan yerindir ki, Allahü teâlâ bunu, senin Cennette olan yerinle
değiştirdi. Uyu, sen sâidsin” derler. Sonra onun üzerine nâr kapısı
kapanır. Kendi üzerine aylardan senelerden geçen zamanı bilmez,
öylece kalır...
Muhammed Şâh Fenârî Efendi,
Osmanlı âlimlerinden olup Molla Fenârî’nin faziletiyle tanınmış
oğludur. 830 (m. 1426) senesinde Bursa’da vefât etti. Bir dersinde,
kabir suâllerini şöyle anlattı:
Kabirde, kâfirlere ve
âsi Müslümanlara azâb edecek melekler ve suâl soracak melekler
vardır. Suâl meleklerine (Münker ve Nekir) denir. Bu iki melek,
“Rabbin kimdir? Dînin nedir? Peygamberin kimdir? Kıblen neresidir?”
diye suâl ederler. Allahü teâlânın sevdiği kimseler, (Sizi bana kim
gönderdi ise Rabbim O’dur. Yani Allahü teâlâdır. Peygamberim
Muhammed aleyhisselâm, dinim İslâm dînidir. Kıblem de Kâbe’dir”
der. O zaman bunlar da, “Doğru söyledi. Bizim elimizden kurtuldu”
derler.
Bundan sonra onun üzerine,
kabrini büyük kubbe gibi kılarlar. Onun için sağ tarafına iki kapı
açarlar. Sonra da kabrini güzel kokulu fesleğenlerle döşerler ki,
Cennet kokuları onun üzerine gelir. Dünyâda işlediği güzel ameli,
en sevgili ahbabı sûretinde gelip onu eğlendirir ve ona güzel
haberler söyler. Kabri nûr ile dolar. Dünyânın sonu oluncaya kadar,
kabrinde sürûr ve ferah üzere olur.