"Âlim, hakkı bâtıldan ayıran ve bildikleri ile amel eden zattır. Ehl-i sünnet âlimleri Peygamber Efendimizin vârisleridir."
Şemsüddîn ibn-i Vücûhî hazretleri kırâat ve Hanbelî mezhebi fıkıh
âlimidir. 582 (m. 1187)’de doğdu. 672 (m. 1273)’de Bağdad’da vefât
etti. Âlimlerin üstünlüğü hakkında şunları söyledi:
Âlim, hakkı bâtıldan ayıran ve bildikleri ile amel eden zattır.
Ehl-i sünnet âlimleri Peygamber Efendimizin vârisleridir. Bunlara
uyanlar kurtulur. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
"Bu misalleri ancak âlim olan kimseler anlar." (Ankebut 43) "Eğer
bilmiyorsanız, zikir ehlinden (âlimlerden) suâl ediniz" (Nahl 43)
"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer 9) "Allah’tan en
çok korkan ancak âlimlerdir." (Fatır 28)
Hadis-i seriflerde de buyuruldu ki:
"Âlimin, insanlara üstünlüğü, Peygamberin ümmetine üstünlüğü
gibidir."
"Âlimin mürekkebi, şehidin kanı ile tartılır, âlimin mürekkebi,
ağır gelir."
"Âlimler, benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir."
"Âlim olmayan veya ilim öğrenmeye çalışmayan bizden değildir."
Resulullah Efendimiz (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) bir
hadîs-i şerîfte de şöyle buyurmuşlardır: “İlim öğrenmek, her
Müslümana farzdır.”
[Âlimler, buradaki ilimde ihtilâf ettiler. Kelâm âlimlerine göre,
bilinmesi lâzım olan ilim kelâm ilmidir. Çünkü tevhîde onunla
ulaşılır. Allahü teâlânın zâtı ve sıfatları onun ile bilinir.
Fakîhler; ibâdetler, helâl ve haram olan şeyler, fıkıh ilmi
olduğunu söylediler. Müfessirler ve hadîs âlimleri ise, Kur’ân-ı
kerîm ve hadîs-i şerîfleri bilmektir; çünkü bütün ilimlere onlarla
ulaşılır, dediler. Kısaca, her ilim dalındaki âlim, buradaki ilmin,
kendi meşgul oldukları ilim olduğunu söylediler. Fakat biz,
buradaki ilimden maksadın âhıret ilmi olduğunu deriz. Bu ilim iki
çeşittir. Biri muâmele ilmi, diğeri mukâşefe ilmidir. Muâmele ilmi:
İbâdetler, âdetler, muhlikât (insanı helake ve felakete götüren
şeyler) ve münciyât (insanın kurtuluşuna sebep olan şeylerin)
ilmidir.