“Allahü teâlâyı zikreden
bir topluluk oturduğu zaman, melekler onları
kuşatırlar..."
Hatibzâde Muhyiddin Efendi
Osmanlı fıkıh âlimlerindendir. 864 (m. 1460)’da Amasya'da doğdu.
Tefsir, hadis, fıkıh, kıraat ilmi tahsil etti. Amasya ve Bursa'da
çeşitli medreselerde müderrislik yaptı; sonra İstanbul'a
çağırıldı. Ayasofya Camii Medresesinin ilk müderrisi oldu. 940 (m.
1534)’de vefat etti. Buyurdu ki:
Kul duâ edince, Allahü teâlâ
onun dileğini bu dünyada aynı ile veya dileğinin yerine ondan daha
güzelini karşılık olarak verir. Yahut büyük bir belâyı ondan def
etmek suretiyle verir. Bu isteği ya hemen verir veya geciktirerek
verir. Yahut Allahü teâlâ onun duâsını âhirete saklar.
Yani onun duâsına âhırette bol karşılık verir veya onun
günahlarından bir kısmını, o duâsı sebebiyle af ve mağfiret
buyurur. Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde şöyle buyuruyor:
“Ben, kulumun beni zannına
göreyim.” Yani "kulum, benim onu affedeceğimi
ümit ederse onu affederim."
Resûlullah efendimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem) “Âdemoğlunu, Allahü teâlâyı anmaktan daha çok,
Allahü teâlânın azâbından kurtaran bir amel yoktur” buyurunca,
Eshâb-ı Kirâm; “Allah yolunda cihâd da mı, Allahü teâlânın
azâbından ondan daha kurtarıcı değildir?” diye sordular. Resûlullah
efendimiz; “Evet, Allah yolunda cihâd da... Fakat
parçalanıncaya kadar kılıç ile dinsizlere karşı cihâd ederse
müstesna” buyurdular.