"Mallarını Allah yolunda,
gece-gündüz, gizli-âşikâr olarak
dağıtanlar..."
İbn-i Esîr Cezerî hazretleri
Fıkıh ve hadîs âlimidir. 555 (m. 1160)’da Cizre’de doğdu. 630 (m.
1233’de Musul’da vefât etti. Üsüd-ül-gâbe fî ma’rifet-is-Sahâbe
isimli eseri meşhurdur. Bu eserinde şöyle nakleder:
Rivâyet olunur ki, Resûlullah
“sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri; Aliyyül Mürtezâ
“radıyallahü anh” hazretlerine buyurdular ki: (Yâ Alî!
Allahü tebâreke ve teâlâyı sever misin?) Hazreti
Ali (Evet, yâ Resûlallah) dedi. (Beni sever
misin?) Alî “radıyallahü teâlâ anh” (Evet, yâ
Resûlallah) dedi. Buyurdu ki: (Fâtıma'yı sever
misin?) Dedi ki (Evet, yâ Resûlallah!) Buyurdu
ki (Hasan ve Hüseyin'i sever
misin?) Dedi ki, (Evet, yâ Resûlallah!) Hazret-i
Habîbullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu
ki: (Yâ Alî! Bu kadar muhabbeti bir gönüle nasıl
sığdırırsın!) Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh”,
Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin muciz
suâl beyânlarına cevap veremediğini beyân etti. Hazret-i
Fâtıma “radıyallahü teâlâ anhâ” buyurdular ki; bunda üzülecek ne
var! Allahü Sübhânehü ve teâlâyı sevmek, îmândan ve
akıldandır. Muhammed aleyhisselâmı sevmek îmândandır. Beni sevmek
şehvetindendir. Hasan ve Hüseyin'i sevmek tabîatındandır, dedi.
Hazret-i Alî “radıyallahü anh” acele, Resûlullah “sallallahü teâlâ
aleyhi ve sellem” hazretlerinin huzûrlarına gelip, o cevabı
söyledi. Resûlullah buyurdu ki: (Demek olur ki bu
yemiş, nübüvvet ağacının yemişidir!) Yani yâ Alî, bu
cevap senin değildir. Fâtıma'nın cevâbıdır.
Tefsir âlimleri, sûre-i
Bakara'nın 274. âyet-i kerîmenin tefsîrinde, şöyle buyurdular:
Hazret-i Aliyyül Mürtedânın “kerremallahü vecheh ve radıyallahü
teâlâ anh” dört dirhemi var idi. Onun birisini âşikâre [açıktan]
tasadduk eyledi [sadaka verdi]. Birisini gizli tasadduk etti.
Birisini gece, birisini de gündüz tasadduk eyledi. Allahü Sübhânehü
ve teâlâ hazretleri bu âyet-i kerîmeyi inzâl
buyurdu. (Mallarını Allah yolunda, gece-gündüz,
gizli-âşikâr olarak dağıtanların, Allahü teâlâ indinde ecirleri
çoktur ve hâzırdır. Onlar için gelecekte korku yoktur. Geçmiş için
mahzûn olmaz, üzülmezler.) Hazret-i Resûl-i ekrem,
hazret-i Alî’den “radıyallahü teâlâ anh” bu çeşit sadaka
vermesine hangi şeyin sebep olduğunu sordu. Cevâb verdi
ki; bu dört şekil dışında sadaka verme yolu görmedim. Her
şekilde sadaka verdim ki, bunlardan biri kabul şerefi bulup,
diğerleri de Allahü teâlânın rızâsına erer.