Her insan vefât ettikten sonra, kabre defnedilince, Allahü
teâlânın birliğinden suâl olunacaktır...
Çivizâde Hacı Mehmed Efendi Onsekizinci Osmanlı şeyhülislâmıdır.
937 (m. 1530)’da İstanbul’da doğdu. 995 (m. 1587)’de İstanbul’da
vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Bir kimse istek ve ihtiyârıyla bir küfür sözünü söylese dinden
çıkar imânsız olur. O kimseye istiğfar, tecdîd-i îmân (îmân
tazelemek) ve tecdîd-i nikâh (nikâh tazelemek) vâcib olur. Ancak
bilmeyerek ve hatâ ile küfür sözü söylerse kâfir olmaz. Eğer bir
kimse, ikrahla (yani ölüm tehdidi veya herhangi bir uzvunun
kesileceği tehdidi ile) küfür olan bir sözü söylerse, îmândan
çıkmaz.
Küfre giren kimsenin yapmış olduğu iyi amellerinin sevâbı gider.
Zevcesiyle (hanımıyla) arasındaki nikâhı bozulur. Bunun için her
gün sabah ve akşam; “Allahümme innî e’ûzü bike min en üşrike bike
şey’en ve ene a’lemü ve estağfirüke li-mâ lâ a’lemü inneke ente
allâmül guyûb” duâsını okumalıdır.
Kabir suâli haktır. Her insan vefât ettikten sonra, kabre
defnedilince, Allahü teâlânın birliğinden suâl olunacaktır. “Allah
îmân edenleri hem dünyâda hem âhırette (kabirde) sabit söz olan
şehâdet kelimesi ile tesbit eder, tevhîde bağlı kılar. Allah
zâlimleri (kafirleri) şaşırtır ve Allah dilediğini yapar”
meâlindeki İbrâhim sûresi 27. âyeti, kabir azâbı ile ilgili olarak
nâzil olmuştur. İbn-i Mes’ûd (radıyallahü anh) “Yâ Resûlallah! Ölü,
kabre konduğu vakit ilk karşılaştığı şey nedir?” diye suâl eyledi.
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Yâ
İbn-i Mes’ûd! Bunu bana senden başka kimse suâl etmedi. Ancak sen
suâl ettin. Ölü kabre konulduğu vakit önce bir melek nidâ eder. O
meleğin ismi 'Rûmân'dır. Kabirlerin arasına girer der ki: 'Yâ
Abdellah! Amelini yaz!' O kimse der ki: 'Benim burada ne kâğıdım
var ne divitim var. Ne yazayım?' O melek der ki; 'Bu söz kabul
edilmez. Senin kefenin kâğıdındır. Tükürüğün mürekkebindir.