Mümin kızgınlık ânında kendini tutar. Çünkü bu,
dinde kuvvetli olmanın alâmetidir.
Ebû Abdullah Mervezî hazretleri
büyük fıkıh âlimlerindendir. 202 (m. 817)’de Bağdâd’da doğup, 294
(m. 906) târihinde vefat etmiştir. Babası, Mervli’dir. Bir
dersinde buyurdu ki:
İyi bir Müslüman kendisine
kötülük edene iyilik eder. Kendisini ziyâret etmeyen dostunu
ziyâret eder, kendisine vermeyene verir ve insanlara iyi zanda
bulunur. Çünkü kötü zan, düşüncenin en kötülerindendir. Allahü
teâlânın verdiği nimetten dolayı kimseye haset etmez, kimsenin
malının, parasının elinden çıkmasını dilemez ve elinden çıkması
için hileli yollara başvurmaz. Verdiği sözü yerine getirmelidir.
Çünkü verilen söz bir bağış ve bir borçtur. Sözünden dönmek nifak
alâmetidir. Kimsenin ayıp, kusur ve gizli şeylerini araştırmaz,
aksine örter. Bir kimseyi, onda gördüğü ayıbından dolayı ayıplamaz
ve ona sitem etmez. Çünkü çoğu zaman aynı kusuru kendisi
işler. Din kardeşinin hatâsına mazeret olarak yetmiş özür
arar. Hiçbir özür bulamazsa, ben iyi göremedim deyip, din
kardeşinin yaptığını iyiye yormaya uğraşır. Bizden önceki
sâlihlerin âdeti böyle idi.
Bir mümin kardeşine veya zımmî
gibi bir başkasına bir şey vadederken, söz verirken inşâallah
demeli ve içinden onu yerine getirmeye niyet etmelidir. Bu durumda
dediğini yerine getirmezse, önceki sözünden dolayı günah işlemiş
olur. Müslüman kardeşinin tahakkümünü hüsn-i kabul ile karşılayıp,
ihtiyâcını görür. Tahakküm, hüküm vererek istemektir.
Mümin kızgınlık ânında kendini
tutar. Çünkü bu, dinde kuvvetli olmanın alâmetidir. Kızınca hemen
abdest almalıdır. Kızdığı zaman ayakta ise oturmalıdır. Oturmakla
kızgınlığı geçer. Oturmakla geçmezse yatmalıdır.