"Sabreden müminler
[kıyâmet gününde] hesapsız mükâfâtlara kavuşurlar!"
Hasan Fehmî Efendi Yüzonuncu
Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1210 (m. 1795)’de Konya’nın Ilgın
kazasında doğdu. 1298 (m. 1881)’de Medîne-i münevverede vefât etti.
“Sabır” hakkında şunları anlattı:
Sabrın çeşitleri ve her birinin
mükâfâtı husûsunda Kur'ân-ı kerimde nâzil olmuş birçok âyet-i
kerimeler vardır. Bekara sûresinin yüzyetmişyedinci âyetinde
meâlen (Yüzünüzü doğu ve batı taraflarına çevirmeniz hayır ve
tâat değildir. Hayır ve tâat, Allahü teâlâya ve âhirete ve
meleklere ve Allahü teâlânın indirdiği kitaplara ve Peygamberlere
îman etmektir. Ve Allahü teâlânın [rızası için] muhabbet ile
malını; fakir akrabâsına, fakir yetîmlere ve muhtaçlara, yolda
kalmışlara, isteyen fakirlere ve sahibi ile anlaşıp belli bir ücret
ödeyince hür olacak kölelere ve esîrlere [azâd etmek için]
vermektir. Ve [farz] namazları dosdoğru kılmak ve zekâtını vermek,
sözleşmelerinde ahdine vefâ etmek, fakirlikte, ihtiyaç ve sıkıntı
hâllerinde, cihâdda sabretmektir. Ve bu vasıfları taşıyanlara
uymakta sâdık olmaktır. İşte onlar, takvâ sahibi olan
Müslümanlardır) buyurulmuştur.
Âl-i İmrân sûresinin ikiyüzüncü
âyetinde ise meâlen (Ey îman edenler! [Din düşmanlarının
eziyetlerine] sabrediniz. Düşmanlarınızla olan cihâdda üstün gelmek
için, sabır yarışı yapın. Sınır boylarında kâfirlere karşı cihâd
için nöbet bekleyin ve Allahü teâlâdan korkun ki, felâha
[kurtuluşa] eresiniz) buyurulmuştur.
Nahl sûresinin doksanaltıncı
âyetinde meâlen (Sabredenlerin ecirlerini [karşılıklarını]
Allahü teâlâ, yaptıkları amelin karşılığı olan sevaptan daha fazla
ve daha güzel olarak elbette verir) buyurulmuştur.