“Tövbe etmiş olmak için
dünyâyı, murâda ermek için de nefsinin arzu ve isteklerini terk
et.”
Mûytâb Bedâyûnî hazretleri
evliyânın büyüklerindendir. Hindistan’ın Bedâyûn şehrinde on ikinci
asrın sonları ile on üçüncü asrın başlarında yaşadı. Kâdı
Hamîdüddîn Nâgûrî'nin derslerinde yetişti. Buyurdu
ki:
“Güzel ahlâk, başkalarına eziyet
etmemek ve güçlüklere katlanmaktır.”
“Gözünü harama bakmaktan, nefsini
isteklerinden koruyup, kalbini devamlı murâkabe, bedenini sünnete
uygun amellerle mâmur edenin, firâsetinde hiç hatâ
olmaz.”
“Sabrın alâmeti üçtür: Samîmî bir
rızâ, şikâyeti terk, kaderin tecellîsini gönül hoşluğuyla
kabûllenme.”
“Tövbe etmiş olmak için dünyâyı,
murâda ermek için de nefsinin arzu ve isteklerini terk
et.”
“Takvânın alâmeti verâ; verânın
alâmeti, helâl olduğu şüpheli olan şeylerden geri
durmaktır.”
“Yalan söylemekten, gıybet
etmekten ve hıyânette bulunmaktan uzak durunuz.”
"Rabbini tanıyan O'ndan başka her
şeyi unutur. O'nu tanımayan O'ndan başka her şeye
tutulur."
"Allahü teâlâ, hayvanların
yaşamaları, üremeleri için muhtaç oldukları şeyleri her tarafta,
bol bol yaratmış, bunlara kolayca kavuşmalarını ve bulduklarını
kolayca kullanabilmelerini ihsân etmiştir. Allahü teâlâ, insanlarda
da şehvet ve gadab kuvvetlerini yaratmış ise de, insanların
muhtaç oldukları şeylere kavuşmaları, bulduklarını
kullanabilmeleri ve korktuklarına karşı savunabilmeleri için, bu
kolaylığı ihsân etmemiştir. Yalnız, en lüzumlu olan havayı her
yerde yaratmış, ciğerlerine kadar kolayca girmesini insanlara da
ihsân etmiş, ikinci derecede lüzumlu olan suyu, her yerde
bulmalarını ve kolayca içmelerini ihsân etmiştir. Bu iki nimetten
daha az lüzumlu olan ihtiyaç maddelerini elde etmeleri ve elde
ettiklerini kullanabilecekleri hâle çevirmeleri için, insanları
çalışmaya mecbur kılmıştır. İnsanlar çalışmazlarsa, muhtaç
oldukları, gıdâ, elbise, mesken, silah, ilaç gibi şeylere
kavuşamazlar. Yaşamaları, üremeleri çok güç olur. Bir insan, muhtaç
olduğu bu çeşitli maddeleri yalnız başına yapamayacağı için,
birlikte yaşamaya, iş bölümü yapmaya mecbur olmuşlardır. Allahü
teâlâ, merhamet ederek, seve seve çalışabilmeleri, çalışmaktan
usanmamaları için, insanlarda üçüncü bir kuvvet daha yarattı. Bu
kuvvet, Nefs-i emmâre kuvvetidir. Bu kuvvet, şehvetlere kavuşmak ve
gazap edilenlerle döğüşmek için insanı zorlar."
Mûytâb Bedâyûnî hazretleri
evliyânın büyüklerindendir. Hindistan’ın Bedâyûn şehrinde on ikinci
asrın sonları ile on üçüncü asrın başlarında yaşadı. Kâdı
Hamîdüddîn Nâgûrî'nin derslerinde yetişti. Buyurdu
ki:
“Güzel ahlâk, başkalarına eziyet
etmemek ve güçlüklere katlanmaktır.”
“Gözünü harama bakmaktan, nefsini
isteklerinden koruyup, kalbini devamlı murâkabe, bedenini sünnete
uygun amellerle mâmur edenin, firâsetinde hiç hatâ
olmaz.”