“Allahü teâlâ, bedeni ile
beraber kalbi hazır olmayan kimsenin namazına
bakmaz.”
Ebü’l-Fedâil Şehrezûrî hazretleri
fıkıh ve hadîs âlimlerinin büyüklerindendir. 461 (m. 1068)’de Kuzey
Irak’ta Şehrizûr’da doğdu. 572 (m. 1176)’da Şam’da vefât etti. Bir
dersinde buyurdu ki:
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde
meâlen; “Muhakkak müminler felah
buldular (yani, Cennette ebedî kalmakla saadete
kavuştular.) Onlar namazlarında Allahü teâlâdan
korkarlar (O’na tezellül ve tevâzu gösterirler. Öyle ki,
sağlarında ve sollarında olan kimseleri bilmezler)” [Mü’minûn-1,
2] buyuruyor. Allahü teâlâ bu âyet-i kerîmede, müminleri
imânlarından sonra, huşû’ ile kıldıkları namazları sebebi ile medh
buyurdu. Sonra kurtulanların vasıflarını saydıktan sonra
meâlen; “Onlar ki, namazlarını gereği üzere devamlı kılarlar”
(Mü’minûn-9) buyurdu. Sonra bu sıfatların semeresi hakkında da
meâlen; “İşte bu vasıfları toplayanlar, vâris olanlardır ki,
onlar, Firdevs Cennetine vâris olacaklardır” (Mü’minûn-10, 11)
buyurup, âyet-i kerîmenin evvelinde, onları felaha, sonunda ise
Firdevs Cennetine vâris olmakla vasfetti.
Âyet-i kerîmedeki medhe
kavuşabilmek için, namazı, Resûl-i ekremin (sallallahü aleyhi ve
sellem) işâret buyurdukları gibi kılmak lâzımdır. Peygamber
efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i
şerîfte “Namaz kıldığın zaman (nefsine, hevâsına ve
ömrüne) veda eden (ve mevlâsına teveccüh eden) gibi
namaz kıl” buyurmuştur. Yine Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve
sellem) hadîs-i şerîflerde buyurdu ki:
“Sahibini fenâlıktan alıkoymayan
namaz, Allahtan uzak olmaktan başka bir şeyi
arttırmaz.”
“Allahü teâlâ, bedeni ile beraber
kalbi hazır olmayan kimsenin namazına bakmaz (değer
vermez).”
Namazda, kalbi hazır etmenin
ilâcı, hatıra gelen düşünceleri atmaktır. Hatıra düşüncelerin
gelişi, ya insanın dışındaki bir sebepten dolayıdır veya namaz
kılanın içindeki bir sebepten dolayıdır. Haricî sebepler şöyle
söylenebilir:
Kulağa gelen sesler ve
gürültüler, göze çarpan şekiller. Bunlar namaz kılan kimseye
süratle tesir ederek, insanı meşgul etmeye başlar. Sonra zihin
onlar vasıtasıyla başka düşüncelere dalar. Böylece, düşünceler
zincirleme olarak birbirini takip eder. Gözler ve kulaklar,
çeşitli düşüncelere sebeb olur. Fakat, derecesi ve himmeti yüksek
olan kimselerin, duyu organlarına gelenler, onları namazlarından
alıkoymaz. Onlara tesir edemez. Onlar huşû ve kalp huzuru
ile namazlarına devam ederler.