"İslâm ile küfür,
birbirinin aksidir, zıddıdır. Birinin bulunduğu yerde, diğeri
bulunamaz..."
Atiyyetullah Echûrî hazretleri
fıkıh, hadîs, tefsîr ve nahiv âlimidir. Mısır’da bulunan Echûr
köyündendir. 1190 (m. 1776)’da Kâhire’de vefât etti.
“İrşâd-ür-Rahmân li esbâb-in-nüzûl ven-nesh vel-müteşâbih
minel-Kur’ân” isimli tefsir kitabında buyuruyor ki:
Âl-i İmrân sûresi
yüzkırkdokuzuncu âyet-i kerîmede meâlen buyuruluyor ki: (Ey benim
sevgili Peygamberime “sallallahü aleyhi ve sellem” inananlar! Eğer,
kâfirlerin sözlerine aldanıp da, Resûlümün yolundan ayrılırsanız,
kendilerine Müslümân süsü veren din düşmanlarının uydurma ve
yaldızlı sözlerine kapılarak, îmânınızı çaldırırsanız, dünyâda ve
âhırette ziyân edersiniz.) Bu âyet-i kerimede, kâfirlere kıymet
verenlerin ve küfre tâbi olanların aldandıklarını ve pişman
olacaklarını beyân buyuruyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi
düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını
bildiriyor.
Allahü teâlânın düşmanlarını
sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü teâlâya ve Onun
Peygamberine düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini Müslümân
zanneder. Kelime-i tevhîdi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve
her ibâdeti yapar. Hâlbuki, bilmez ki, böyle çirkin hareketleri,
onun îmânını ve İslâmını temelinden götürür.
İki cihân saâdetine kavuşmak,
ancak ve yalnız, dünyâ ve âhiretin efendisi olan, Muhammed
aleyhisselâma tâbi olmaya bağlıdır. Ona tâbi olmak için,
îmân etmek ve ahkâm-ı islâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak lâzımdır.
Kalpte doğru îmânın bulunmasına alâmet, kâfirleri düşman bilip,
onlara mahsus olan ve kâfirlik alâmeti olan şeyleri yapmamakdır.
Çünkü İslâm ile küfür, birbirinin aksidir, zıddıdır. Birinin
bulunduğu yerde, diğeri bulunamaz, gider. Bu iki zıt şey, bir
arada bulunamaz. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerini hakâret
ve kötülemek olur.