"Allah için, Kitabı için,
Resûlü için, ümerâ için ve bütün Müslümanlar
için din nasihattir."
İbn-i Kayserânî hazretleri hadîs
ve târih âlimidir. İsmi, Muhammed bin Ali bin Ahmed’dir. 448 (m.
1056)’da Filistin’de doğdu. 507 (m. 1113) yılında Bağdad’da vefât
etti. İbni Kayserânî’nin, “Safvet-üt-tasavvuf” adlı kitabının
başında, eseri ne için yazdığı şöyle açıklanmaktadır:
“Tasavvuf ehlinin yolunu inkâr
edenlerin hâlini uzun uzun düşündüm ve anladım ki; sûfîlerin yolunu
inkâr edenler, iki grupta toplanmaktadırlar. Birinci gruptakiler,
câhillerdir. Câhile verilecek cevap, duâdan başka bir şey değildir.
Diğer grup ise, ilim ehli olup da, dînin sünnetleri ve âdabları
hakkında bilgileri az olanlar ve bu bilgilerin asıllarını
araştırmaya, usûllerini öğrenmeye ihtiyâç duymayanlardır. Bu gibi
yarım âlimler, din ilimlerinden fıkıh ve kelâma, rey, kıyâs ve
tefekküre âit bilgileri öğrenmeye ihtiyâç duymama cahilliğini
gösterenlerdir. Selef-i sâlihîn, bu ilimleri öğrendiler ve
kendilerinden sonrakilere bildirdiler. Onlardan da bizden öncekiler
aldılar. Bunların bütün maksadı; “Ehl-i Suffa”ya, Resûlullahın
(sallallahü aleyhi ve sellem) sünneti, ahlâkı, efâli (işleri) ve
âdabı (edebleri) ile benzemek idi. Şayet tasavvuf ehlini inkâr
edenler bunları bilselerdi, onların maksadının Selef-i sâlihînin
maksadı olduğunu anlarlardı. Böylece de, o mübârek insanlara dil
uzatmaktan sakınırlardı. Ehl-i tasavvufa dil uzatanların uygunsuz
hâl ve sözlerini gördükten sonra, sûfîlerin hâl, hareket ve
edeblerine hadîs-i şerîflerden delîl getirerek bu kitabıma
yazdım.”
Bu eserinde yazdığı hadîs-i
şerîflerden bazısı şunlardır:
Temîm-i Dârî’nin rivâyet ettiği
hadîs-i şerîfte; “Din nasihattir, din nasihattir, din
nasihattir” buyuruldu. Eshâb-ı Kirâm (radıyallahü anhüm),
“Kimin için yâ Resûlallah?” diye sordular.
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Allah için,
Kitabı için, Resûlü için, ümerâ için ve bütün Müslümanlar
için” buyurdu.
Cerîr bin Abdullah (radıyallahü
anh) “Biz, Resûlullaha, O’nu dinleyip itaat etmek, namazı
dosdoğru kılmak, zekâtı vermek ve her Müslümana nasihat etmek
husûsunda biat ettik” buyurdu.
Ebû Hüreyre’nin (radıyallahü anh)
bildirdiği hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Nefsim yed-i
kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, îmân etmedikçe
Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe, (kâmil) îmân
etmiş olmazsınız. Size bir şey bildireyim mi? Onu yaptığınız zaman
birbirinizi seversiniz. Aranızda selâmı yayınız.”
İbn-i Kayserânî hazretleri hadîs
ve târih âlimidir. İsmi, Muhammed bin Ali bin Ahmed’dir. 448 (m.
1056)’da Filistin’de doğdu. 507 (m. 1113) yılında Bağdad’da vefât
etti. İbni Kayserânî’nin, “Safvet-üt-tasavvuf” adlı kitabının
başında, eseri ne için yazdığı şöyle açıklanmaktadır:
“Tasavvuf ehlinin yolunu inkâr
edenlerin hâlini uzun uzun düşündüm ve anladım ki; sûfîlerin yolunu
inkâr edenler, iki grupta toplanmaktadırlar. Birinci gruptakiler,
câhillerdir. Câhile verilecek cevap, duâdan başka bir şey değildir.
Diğer grup ise, ilim ehli olup da, dînin sünnetleri ve âdabları
hakkında bilgileri az olanlar ve bu bilgilerin asıllarını
araştırmaya, usûllerini öğrenmeye ihtiyâç duymayanlardır. Bu gibi
yarım âlimler, din ilimlerinden fıkıh ve kelâma, rey, kıyâs ve
tefekküre âit bilgileri öğrenmeye ihtiyâç duymama cahilliğini
gösterenlerdir. Selef-i sâlihîn, bu ilimleri öğrendiler ve
kendilerinden sonrakilere bildirdiler. Onlardan da bizden öncekiler
aldılar. Bunların bütün maksadı; “Ehl-i Suffa”ya, Resûlullahın
(sallallahü aleyhi ve sellem) sünneti, ahlâkı, efâli (işleri) ve
âdabı (edebleri) ile benzemek idi. Şayet tasavvuf ehlini inkâr
edenler bunları bilselerdi, onların maksadının Selef-i sâlihînin
maksadı olduğunu anlarlardı. Böylece de, o mübârek insanlara dil
uzatmaktan sakınırlardı. Ehl-i tasavvufa dil uzatanların uygunsuz
hâl ve sözlerini gördükten sonra, sûfîlerin hâl, hareket ve
edeblerine hadîs-i şerîflerden delîl getirerek bu kitabıma
yazdım.”
Bu eserinde yazdığı hadîs-i
şerîflerden bazısı şunlardır: