Aslen İranlı olup, babası ile
birlikte İstanbul’a geldi. 998 (m. 1590)’da İstanbul’da vefât
etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Mutarrif bin Abdullah buyurdu
ki: “Sağlam ve çok dakik bir terazi getirilip, müminin korkusu ile
ümidi tartılsaydı, ikisi birbirine eşit gelirdi. Mümin, Allahü
teâlânın rahmetini hatırlar, ümitli olur, Allahü teâlânın azâbını
hatırlar, korkar.”
Lokman Hakîm hazretleri oğluna
şöyle nasihatte bulundu:
“Oğlum! Allahü teâlâdan öyle
kork ki, bu korku seninle ümidin arasına girsin, senin ümidini
tamamen kessin. Fakat Allahü teâlâdan öyle ümit et ki, senin
ile korkun arasına girip, sendeki korkudan hiçbir şey bırakmasın.”
Bunun üzerine oğlu; “Ey Babacağım! Benim bir kalbim var.
Kalbimi korku ile doldurursam, bu, benim ümidime mâni olur. Kalbimi
ümit ile doldurursam, bu ümidim, hiçbir korkuya kalbimde yer
vermez” dedi. Lokman Hakim; “Ey oğul! Müminin öyle bir kalbi
vardır ki, sanki o iki kalp gibidir. Birisi Allahü teâlânın
rahmetini umar, diğeri ile Allahü teâlânın azâbından korkar, (Yani,
mümin ümit ile korku arasında olacaktır. Ne sâdece ümit edip,
azaptan emin olacak, ne de korkuya düşüp, Allahü teâlânın
rahmetinden ümit kesecek.) Hazreti Ali (radıyallahu anh)
anlattı: