“Bir adam, babama seksen
altın emanet edip, cihâda gitti. O günlerde Medine’de
kıtlık oldu..."
Kâdızâde Kâsım Efendi Osmanlı
âlimlerdendir. Kastamonu’da doğdu, 899 (m. 1494)’de Bursa kadısı
iken vefât etti. Resûlullah efendimizi (sallallahü teâlâ aleyhi ve
sellem) vesile ederek, Allahü teâlâdan bir şey istemek mevzûunda
şunları anlattı:
Muhammed bin Münkedir anlatır:
“Bir adam, babama seksen altın emanet edip, Allahü teâlânın rızâsı
için cihâda çıkan orduya iştirâk etti. Adam; 'Bunları sakla. Çok
muhtaç olana da yardım edebilirsin' diye söylemişti...
Medine’de kıtlık oldu. Babam, altınların hepsini açlıktan
bunalanlara dağıttı... Altınların sahibi cihâddan dönünce, gelip
istedi. Babam; 'Bir gece sonra gel' dedi. O gece Resûlullahın
mescidine, Hücre-i saadete gidip sabaha kadar Resûlullahı vesile
ederek yalvardı. Gece yarısı bir adam geldi. 'Uzat
elini' deyip, eline bir kese altın koyarak uzaklaştı. O adamı
ondan önce ve daha sonra hiç görmemişti... Babam, eve geldiğinde
keseyi açıp, içindeki altınları saydı. Tam seksen tane olduğunu
gördük. Çok sevinip Allahü teâlâya şükrederek götürüp sahihine
teslim etti.”
İbn-i Celâh anlatır: “Medîne-i
münevvereye Resûlullah efendimizi (sallallahü teâlâ aleyhi ve
sellem) ziyâret edip, orada ibâdet etmekle şereflenmek için gittim.
Çok fakir düştüm. Yiyecek bir şey bulamadım. Açlıktan kıpırdayamaz
hâle geldim. Binbir güçlükle Hücre-i saadete gelip; 'Yâ Resûlallâh!
(sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) Bugün sana misâfir geldim.
Karnım da çok açtır' dedim. Bir kenara çekilip uyudum.
Resûlullah efendimiz rüyâda görünüp, elime büyük bir ekmek verdi.
Çok aç olduğum için hemen yemeye başladım. Ekmeği yarıya kadar
yedim. Uyanınca kalan yarısını elimde buldum.”
Ebü’l-Hayr Akta hazretleri
anlatır: “Medine’ye gittim. Beş gün hiçbir şey yemeden durdum.
Takatim kesildi. Hücre-i saadetin yanına gelip, Resûlullah
efendimize selâm verdim. Aç olduğumu arz ettim. Bir kenara çekilip
uyudum. Rüyada; sağında Ebû Bekr-i Sıddîk, solunda
Ömer-ül-Fârûk ve önünde Aliyyül-Mürtezâ (radıyallahu anhüm) olduğu
hâlde, Resûlullahın geldiğini gördüm. Hazreti Ali gelip; 'Yâ
Ebe’l-Hayr! Kalk, ne yatıyorsun? Resûlullah geliyor' buyurdu.
Hemen kalktım. Resûlullah efendimiz gelip, büyükçe bir ekmek verdi.
Hemen yemeye başladım. Tam yarısında uyandım. Kalanını ise elimde
buldum.”