Kur’ân-ı kerîmi okuyunuz
ve ağlayınız. Eğer ağlayamazsanız, ağlamaya
çalışınız!
İmâm-ı Şu’le hazretleri Hanbelî
mezhebi kırâat ve fıkıh âlimlerinden olup 623 (m. 1226)’da 656 (m.
1258)’de Musul’da vefât etti. Bir dersinde “Kur’ân-ı kerîmi
okuma adabı” hakkında şunları anlattı:
Kur’ân-ı kerîm okuyan kimse
abdestli olmalı, kıbleye karşı yönelmeli, bağdaş kurarak
oturmamalı, bir yere yaslanmamalı, kibirli bulunmamalı, başı öne
eğmeli, namazda oturuyormuş gibi oturmalıdır. En faziletli olan
Kur’ân-ı kerîm okunması, namazda ve mescidde okunan Kur’ân-ı
kerîmdir. Hazreti Ali (radıyallahü teâlâ anh) buyurdu
ki:
“Kim Kur’ân-ı kerîmi namazda
ayakta olarak okursa, her harfine elli sevap verilir. Kim
namazın dışında abdestli olarak okursa, yirmibeş sevap, kim de
ezbere fakat abdestsiz okursa, on sevap verilir.”
Kur’ân-ı kerîmi hatmederken
riâyet edilecek en güzel düstûr, Peygamber efendimizin (sallallahü
aleyhi ve sellem) düstûrudur. Resûl-i ekrem bir hadîs-i
şerîfte; “Kim, Kur’ân-ı kerîmi üç günden daha az zamanda
okursa, o, Kur’ân-ı kerîmi anlamaz” buyurdu. Çünkü üç günden
evvel hatim yapılırsa, Kur’ân-ı kerîmin tertîli (tecvîd üzere
okunması) kaybolur. Bu sebeble, Eshâb-ı kirâmın bir kısmı, Kur’ân-ı
kerîmi bir haftada hatmederlerdi. Hazreti Osman, Zeyd bin Sabit,
İbn-i Mes’ûd, Übey bin Ka’b bu Sahâbilerdendir. Bunlar, Kur’ân-ı
kerîmi yedi bölüme ayırmışlardır. Birinci bölüm; Bekâra’dan En’âm’a
kadar, ikinci bölüm; En’âm’dan Yûsuf sûresine kadar, üçüncü bölüm;
Yûsuf sûresinden Tâhâ sûresine kadar, dördüncü bölüm; Tâhâ
sûresinden Ankebût sûresine kadar, beşinci bölüm; Ankebût’tan Zümer
sûresine kadar, altıncı bölüm; Zümer’den Vâkıa sûresine kadar,
yedinci bölüm de, Vâkıa’dan Kur’ân-ı kerîmin sonuna kadar
idi.