Kur’ân-ı kerîm Allahü
teâlânın kelâmıdır. Kader, Allahü teâlânın mahlûkları hakkındaki
sırrıdır.
Alâüddîn Merdâvî hazretleri
Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 818 (m. 1414)’de Filistin’de
Merdâ köyünde doğdu. 885 (m. 1480)’de Şam’da vefât etti. Bir
dersinde şöyle anlattı:
Mükellef olan kimse, kısaca;
Allahü teâlâya, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine
(aleyhimüsselam), Allahü teâlânın kaza ve kaderine, önce ve sonra
gelenlerin diriltildiği âhiret gününe, haşre ve neşre, Cennet ve
Cehenneme ve diğer bildirilen şeylere inanması lâzımdır.
Kur’ân-ı kerîm Allahü teâlânın
kelâmıdır. Mahlûk değildir. Kader, Allahü teâlânın mahlûkları
hakkındaki sırrıdır. Muhammed aleyhisselâmın bildirdikleri haktır
ve gerçektir. O’ndan tevâtür yolu ile bildirilenler, sanki
Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bizzat
kendisinden duyulmuş gibidir. Tevâtür; Müslüman âlimlerin, bir
şeyin varlığı hakkında ittifâk etmesidir. Havz-ı Kevser, Şefaat,
Sırat, Mîzân, Münker ve Nekir’in kabirde suâl sorması, Mirâc yanî
Resûlullah efendimiz uyanık olarak beden ve rûhen semâlara
götürülmesi, kıyâmet gününde Cennetliklerin nasıl olduğu bilinmeyen
bir şekilde Allahü teâlâyı görmesi haktır. Bunların hak olduğu
hakkında İslâm âlimleri ittifâk etmişler, icmâ hâsıl olmuştur.
Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin icmâı haktır ve doğrudur.
Resûlullah efendimizden sonra insanların en üstünü, Ebû Bekr-i
Sıddîk, sonra Ömer bin Hattâb, sonra Osman bin Affân, sonra Ali bin
Ebî Tâlib, sonra Eshâb-ı Kirâmın (radıyallahü anhüm) seçkin ve önde
gelenleridir.
Kitâb ve sünnete uymayan her şey
bâtıldır, hükümsüzdür. “La ilahe illallah” mübârek sözünün hakları
pek çoktur. Başlıca iki kısma ayrılır. Birinci kısmı; farz ve vâcib
olan amelleri eda etmek, yapmak, ikinci kısmı da; haram olanı terk
etmektir. Farz amellerden bir kısmı: İlki beş vakit namazdır. Beş
vakit namaz, erkek ve kadın her Müslümana farzdır. Ramazân-ı
şerîfte oruç tutmak, şartlarını taşıyan kimselerin zekât vermesi ve
hacca gitmesi farzdır. Bu mübârek kelimenin haklarından biri de,
haramlardan kaçınmaktır. Kâfirlik alâmeti olan şeyleri yapmak,
zünnâr kuşanmak, haksız yere adam öldürmek, zinâ etmek, livâta
yapmak, içki içmek, iffetli kadına iftira etmek, erkeğin altın
kullanması, ipek giymesi gibi haram olan şeylerden vesâir günah
olan şeylerden uzak kalmak, bunları terk etmek Kelime-i tevhîdin
haklarındandır.
Kur’ân-ı kerîm Allahü
teâlânın kelâmıdır. Kader, Allahü teâlânın mahlûkları hakkındaki
sırrıdır.
Alâüddîn Merdâvî hazretleri
Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 818 (m. 1414)’de Filistin’de
Merdâ köyünde doğdu. 885 (m. 1480)’de Şam’da vefât etti. Bir
dersinde şöyle anlattı:
Mükellef olan kimse, kısaca;
Allahü teâlâya, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine
(aleyhimüsselam), Allahü teâlânın kaza ve kaderine, önce ve sonra
gelenlerin diriltildiği âhiret gününe, haşre ve neşre, Cennet ve
Cehenneme ve diğer bildirilen şeylere inanması lâzımdır.
Kur’ân-ı kerîm Allahü teâlânın
kelâmıdır. Mahlûk değildir. Kader, Allahü teâlânın mahlûkları
hakkındaki sırrıdır. Muhammed aleyhisselâmın bildirdikleri haktır
ve gerçektir. O’ndan tevâtür yolu ile bildirilenler, sanki
Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bizzat
kendisinden duyulmuş gibidir. Tevâtür; Müslüman âlimlerin, bir
şeyin varlığı hakkında ittifâk etmesidir. Havz-ı Kevser, Şefaat,
Sırat, Mîzân, Münker ve Nekir’in kabirde suâl sorması, Mirâc yanî
Resûlullah efendimiz uyanık olarak beden ve rûhen semâlara
götürülmesi, kıyâmet gününde Cennetliklerin nasıl olduğu bilinmeyen
bir şekilde Allahü teâlâyı görmesi haktır. Bunların hak olduğu
hakkında İslâm âlimleri ittifâk etmişler, icmâ hâsıl olmuştur.
Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin icmâı haktır ve doğrudur.
Resûlullah efendimizden sonra insanların en üstünü, Ebû Bekr-i
Sıddîk, sonra Ömer bin Hattâb, sonra Osman bin Affân, sonra Ali bin
Ebî Tâlib, sonra Eshâb-ı Kirâmın (radıyallahü anhüm) seçkin ve önde
gelenleridir.