Resûlullah
efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” en büyük mucizesi
Kur’ân-ı kerîmdir.
İbn-i Muhallid hazretleri hadîs,
fıkıh ve târih âlimidir. 233 (m. 848)’de Bağdâd’da doğdu. 331 (m.
943) senesinde aynı yerde vefât etti. Şöyle nakleder:
Resûlullahın “sallallahü aleyhi
ve sellem” en büyük mucizesi Kur’ân-ı kerîmdir. Kıyâmete kadar bâkî
kalacaktır. İnsanların dilinde okunacak ve sayfalarda yazılı
duracaktır. Hattâ Kur’ân-ı kerîm bir değil binlerce mucizedir. Onun
en kısa bir sûresinde, meselâ Kevser sûresinde sayısız mucizeler
vardır. Bütün insanlar birleşseler, Arabların beliğleri bir araya
gelip yardımlaşsalar, bir âyet-i kerîmesini söylemekten âcizdirler.
Kur’ân-ı kerîm, fesâhat ve belâgatta o kadar yüksektir ki,
Arab kabîlelerinin bütün fasîhleri ve belîğleri onun benzerini
söylemeğe güç yetiremezler. Kur’ân-ı kerîmin şaşırtıcı nazmı ve
hayrete düşürücü üslûbu Arabların bütün üslûp ve terkîplerinden
mümtâzdır. Hiçbiri ona benzemez. Arabların sözleri arasında ona
benzer bir söz ne nâzil olmadan önce, ne de nâzil olduktan sonra
aslâ vâki olmamıştır.
Resûlullah efendimiz bir gün
Kur’ân-ı kerîm okuyordu. Arabların fasîhlerinden olan Velîd bin
Mugîre işitti ve rikkate geldi. Ebû Cehil onun bu hâlini görünce
sitem etti. Bunun üzerine Velîd bin Mugîre şöyle dedi: Vallahi
sizden hiçbiriniz Arabların sözlerini ve şiirlerini benden iyi
bilmezsiniz. Muhammed'in okuduğu hiçbirine benzemez!
Arabların merâsimlerinden
birinde, Arab kabîleleri toplanmışlardı. Velîd bin Mugîre onlara
Muhammed “aleyhisselâm” hakkında söyleyeceğiniz bir söz üzerinde
birleşin. Söyledikleriniz birbirinizi yalanlamasın. Böylece Arab
kabîlelerini Ondan soğutalım ve sakındıralım, dedi. Bir kısmı Ona
kâhin diyelim dediler. Velîd bin Mugîre, yok vallahi o kâhin
değildir. Çünkü Onun sözlerinde kâhinlerin sözlerindeki seciyeye
benzer bir söz yoktur, dedi. Mecnûndur diyelim diye teklîf ettiler.
Velîd bin Mugîre, o da olmaz, zîrâ Onda hiç cünûn ve vesvese
yoktur. Şâirdir diyelim, dediklerinde ise, ben şiirin her çeşidini
gâyet iyi bilirim. Onun sözleri şiire hiç benzemiyor, dedi.
Sihirbâz diyelim, dediler. Velîd bin Mugîre, hâyır sihirbâz da
değildir. Çünkü onda sihirbâzlar gibi üfürmek ve düğüm yapmak
yoktur. Bunun üzerine Kureyş müşrikleri bunların hiçbiri olmaz
diyorsun, o hâlde ne diyelim, dediler. Velîd bin Mugîre, “Muhammed
“aleyhisselâm” karı ile koca arasını, kardeşlerin ve akrabâların
arasını açan bir sihirbâzdır diyelim” dedi.
İbn-i Muhallid hazretleri hadîs,
fıkıh ve târih âlimidir. 233 (m. 848)’de Bağdâd’da doğdu. 331 (m.
943) senesinde aynı yerde vefât etti. Şöyle nakleder:
Resûlullahın “sallallahü aleyhi
ve sellem” en büyük mucizesi Kur’ân-ı kerîmdir. Kıyâmete kadar bâkî
kalacaktır. İnsanların dilinde okunacak ve sayfalarda yazılı
duracaktır. Hattâ Kur’ân-ı kerîm bir değil binlerce mucizedir. Onun
en kısa bir sûresinde, meselâ Kevser sûresinde sayısız mucizeler
vardır. Bütün insanlar birleşseler, Arabların beliğleri bir araya
gelip yardımlaşsalar, bir âyet-i kerîmesini söylemekten âcizdirler.
Kur’ân-ı kerîm, fesâhat ve belâgatta o kadar yüksektir ki,
Arab kabîlelerinin bütün fasîhleri ve belîğleri onun benzerini
söylemeğe güç yetiremezler. Kur’ân-ı kerîmin şaşırtıcı nazmı ve
hayrete düşürücü üslûbu Arabların bütün üslûp ve terkîplerinden
mümtâzdır. Hiçbiri ona benzemez. Arabların sözleri arasında ona
benzer bir söz ne nâzil olmadan önce, ne de nâzil olduktan sonra
aslâ vâki olmamıştır.
Resûlullah efendimiz bir gün
Kur’ân-ı kerîm okuyordu. Arabların fasîhlerinden olan Velîd bin
Mugîre işitti ve rikkate geldi. Ebû Cehil onun bu hâlini görünce
sitem etti. Bunun üzerine Velîd bin Mugîre şöyle dedi: Vallahi
sizden hiçbiriniz Arabların sözlerini ve şiirlerini benden iyi
bilmezsiniz. Muhammed'in okuduğu hiçbirine benzemez!