“Ben, kulumun beni
zannettiği gibiyim ve kulum beni andığında, onunla
beraberim."
Ebû Ca’fer Münâdî hazretleri
hadîs âlimlerindendir. 171 (m.787)’de doğdu. 272 (m. 885)’de
Bağdâd’da vefât etti. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları
şöyledir:
Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)
şöyle bildiriyor: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ubey
bin Ka’b’a (radıyallahü anh) “Allahü teâlâ, sana Kur’ân-ı kerîm
okumanı, yahut okutmanı emrediyor” buyurdular. Ubey bin Ka’b
(radıyallahü anh) da “Size ismimle mi bildirdi?” dedi.
Resûlullah “Evet” buyurdular. Ubey bin Ka’b (radıyallahü
anh) “Rabb-ül-âlemînin yanında zikredildim mi?” diye sordu.
Resûlullah “Evet” buyurdular. Bunun üzerine Ubey bin Ka’b’ın
iki gözünden yaş boşandı.”
Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)
buyurdu ki: “Resûlullah Medine’ye geldiğinde, Ensârın çocuklarına
selâm verir, başlarını okşardı.”
Abdullah bin Ömer’in (radıyallahü
anh) bildirdiği hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Üç şey iyiliğin
hazinesidir: Hastalığı gizlemek, musibeti gizlemek, sadakayı
gizlemek. Allahü teâlâ buyurur ki: (Kulumu bir belâ ve
hastalığa düçâr ettiğimde, sabreder ve ziyâretçilerine şikâyet
etmezse, ona, iyileştiğinde etinden iyi et, kanından iyi kan
veririm. Böylece ya onu hastalık kaydından azâd eder, günahsız
kılarım, veya ölürse, rahmetime sahip ederim).”
Süfyân bin Abdullah (radıyallahü
anh), bir gün Resûlullah efendimize “Yâ Resûlallah! Bana
İslâmdan öyle bir kelime söyleyiniz ki, sizden sonra onu kimseye
sormayayım” dedi. Resûlullah efendimiz; “Allahü teâlâya
inandım de! Sonra dosdoğru ol!” buyurdu.
Ebû Hüreyre’nin (radıyallahü anh)
bildirdiği hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Ben sizi terk
edersem, beni terk ediniz. Ancak, sizden öncekilerin helak
olmalarının sebebi, çok soru sormaları ve peygamberlerine muhalefet
etmeleri idi. Sizi hangi şeyden nehyetmiş isem, o şeyden
uzaklaşınız. Hangi şeyi yapmanızı emretmişsem, onu gücünüz yettiği
kadar yapınız.”
Câbir bin Abdullah’ın
(radıyallahü anh) bildirdiği hadîs-i şerîfte,
Resûlullah; “Duânın en efdali elhamdülillah, zikrin en efdali
Lâ ilahe illallah’tır” buyurdu.
Ebû Hüreyre’nin (radıyallahü anh)
bildirdiği hadîs-i kudsîde buyuruldu ki: “Ben, kulumun beni
zannettiği gibiyim ve kulum beni andığında, onunla beraberim. Kulum
beni zikrederse, ben de onu zikrederim. Eğer beni bir toplulukta
zikrederse, ben de onu, o topluluktan hayırlı bir toplulukta
zikrederim. Bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira (bir
kulaç) yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse, ben de ona koşarak
gelirim.”
Ebû Ca’fer Münâdî hazretleri
hadîs âlimlerindendir. 171 (m.787)’de doğdu. 272 (m. 885)’de
Bağdâd’da vefât etti. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları
şöyledir:
Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)
şöyle bildiriyor: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ubey
bin Ka’b’a (radıyallahü anh) “Allahü teâlâ, sana Kur’ân-ı kerîm
okumanı, yahut okutmanı emrediyor” buyurdular. Ubey bin Ka’b
(radıyallahü anh) da “Size ismimle mi bildirdi?” dedi.
Resûlullah “Evet” buyurdular. Ubey bin Ka’b (radıyallahü
anh) “Rabb-ül-âlemînin yanında zikredildim mi?” diye sordu.
Resûlullah “Evet” buyurdular. Bunun üzerine Ubey bin Ka’b’ın
iki gözünden yaş boşandı.”
Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)
buyurdu ki: “Resûlullah Medine’ye geldiğinde, Ensârın çocuklarına
selâm verir, başlarını okşardı.”