"Bir kimse, dinde olmayan
bir şey meydana çıkarırsa, bu şey
reddolunur."
Burhâneddîn İbrâhim bin Cemâa
hazretleri tefsîr ve fıkıh âlimidir. 725 (m. 1325)’de doğdu. 790
(m. 1388)’de Şam’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu
ki:
Bidat, sünnete [yani, Muhammed
aleyhisselâmın bildirdiği din bilgilerine] muhâlif olan, ters
düşen, itikat, amel ve sözler demektir. Allahü teâlâ,
kullarını kendisine ibâdet etmek için yarattı. İbâdet, zül ve
zillet demektir. Yâni, insanın Rabbine, mâbuduna, hakîr olduğunu,
âciz, muhtaç olduğunu göstermesidir. Bu da, her aklın, nefsin ve
âdetlerin güzel ve çirkin dediklerine uymayıp, Rabbin güzel ve
çirkin dediklerine teslim olmak ve Rabbin gönderdiği Kitaba ve
Peygamberlere inanmak ve bunlara tâbi olmak demektir.
Bir insan, bir işi, Rabbinin izin
verdiğini düşünmeden, kendi görüşü ile yaparsa, Ona kulluk
yapmamış, Müslümanlığın icâbını yerine getirmemiş olur. Bu iş,
itikatta, inanmakta ise ve inanılması lâzım olduğu söz birliği ile
bildirilmiş olan şeylerden ise, bu inanışı (Küfre sebep olan bidat)
olur. Bu iş, itikatta olmayıp da, yalnız dinden olan sözde ve işte
kalırsa, fısk, büyük günah olur. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Bir kimse, dinde olmayan bir şey
meydana çıkarırsa, bu şey reddolunur.) Bu hadis-i şerif gösteriyor
ki, dinden olmayan bir itikat, bir söz, bir iş, bir hâl ortaya
çıkarılır ve bunun din ve ibâdet olduğuna inanılırsa, yâhut
İslâmiyetin bildirmiş olduklarında bir ziyâdelik veya noksanlık
yapılırsa ve bunu yapmakta sevap beklenirse, bu yenilikler,
değişiklikler, (Bidat) olur. İslâmiyete uyulmamış, ona iman
edilmemiş olur. Dinde, ibâdette olmayıp, âdette olan yenilikler,
yâni yapılırken sevap beklenilmeyen değişiklikler bidat olmaz.
Meselâ, yemekte, içmekte, binme ve taşıma vâsıtalarında, binâlarda
yapılan yenilikleri, değişiklikleri dînimiz reddetmez. Enes bin
Mâlik (radıyallahü anh), bir gün ağlıyordu. Sebebi sorulunca,
"Resûlullahdan (sallallahü aleyhi ve sellem) öğrendiğim
ibâdetlerden, değiştirilmemiş bir namaz kalmıştı. Şimdi, bunun da
elden gittiğini görüyor, bunun için ağlıyorum" dedi. Yâni,
şimdiki insanların çoğu, namazın şartlarını, vâciblerini,
sünnetlerini, müstehablarını yerine getirmiyor, mekruhlarından,
müfsidlerinden, bid'atlerinden sakınmıyorlar. Onun için ağlıyorum
dedi. Bunlar, Peygamberlerin, evliyânın, sâlih, sâdık müminlerin
büyüklüklerini anlayamayanlardır.