"Adada puta tapan bir adam
vardı. Ona Kur’ân-ı kerîm okuduğumuzda ağlamaya
başladı..."
Mehmed Tâhir Efendi, Osmanlı
târihinde “Vak’a-i Hayriyye” diye bilinen yeniçeri ocağının
kaldırılmasına dâir fetvâyı veren Yüzdördüncü Osmanlı
şeyhülislâmıdır. “Kâdı-zâde” diye şöhret bulmuştur. 1160 (m.
1747)’de Tokat’ta doğdu. 1254 (m. 1838)’de İstanbul’da vefât etti.
Eyyûb Sultan civarında, Bostan İskelesi yakınına defnedildi. Bir
dersinde şunları anlattı:
Abdullah bin Zeyd (radıyallahü
anh) şöyle anlatmıştır: "Bir gemiyle yolculuğa çıkmıştık. Gemi
rüzgâra kapılıp bir adaya doğru sürüklendi. Adaya yaklaşınca,
yanaşıp indik. Adada puta tapan bir adam gördüm. 'Neden bu puta
tapıyorsun? Bu put, ne fayda sağlar, ne de zarar' dedim. 'Siz
kime taparsınız?' dedi. 'Her şeyi yaratan, her şeye mâlik olan
ve her şeye gücü yeten Allahü teâlâya ibâdet ederiz' dedim.
'Bunu size kim bildirdi?' dedi. 'Allahü teâlâ bize kerîm bir
peygamber gönderdi. Onun vasıtasıyla bize bildirdi' dedim. 'O
peygamber nerededir?' dedi. 'Bize Allahü teâlânın gönderdiği
dîni bildirip tebliğ vazîfesini tamamladıktan sonra vefât etti.
Allahü teâlâya kavuştu' deyince; 'Ondan size hiçbir alâmet
kaldı mı?' dedi. 'Evet, O, Allahü teâlâdan bir kitab getirdi.
Şimdi o Kitâb (Kur’ân-ı kerîm) bizim yanımızdadır' dedim.
'Bana gösterin' dedi. Kur’ân-ı kerîmi ona gösterdim. 'Ben bunu
okumasını bilmiyorum' dedi. Kur’ân-ı kerîmi açıp ona bir sûre
okudum. Ben okudum, o ağladı. Sûreyi okuyup bitirince; 'Lâyık olan
odur ki, kimse bu kelâmın sahibine âsi olmasın' dedi ve
hemen Müslüman oldu.
Kur’ân-ı kerîmden birkaç sûreyi
okumayı ve kendisine yetecek kadar din bilgisi öğrendi. O gece
yatsı namazını kıldıktan sonra yatma zamanı geldi. O yatmayıp
sabaha kadar ibâdet etti. Talebelerime dedim ki:
-Bu yeni Müslüman oldu. Buna
aramızda biraz para toplayıp verelim ki, sıkıntı
çekmesin.