Hakkı bildiği hâlde inkâr
etmek ve doğruyu kabul etmekten ar eylemek kibir
alâmetidir.
Şemseddîn Efendi Osmanlı
Şeyhülislâmlarının onaltıncısıdır. "Kâdızâde" diye tanınır. 918 (m.
1512)’de dünyâya geldi. 988 (m. 1580)’de İstanbul’da, Fâtih’te
vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Kalbin hastalıklarından biri de,
hak sözü kabul etmemekte inat etmektir. Hakkı bildiği hâlde
inkâr etmek ve doğruyu kabul etmekten ar eylemek kibir alâmetidir.
Resûlullah efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kalbinde
zerre kadar kibir bulunan kimse Cennete
girmez” buyurdu.
Hiçbir kıymeti olmayan dünyalık
şeylere karşı haris olmaktan, yani başkasının elinde olan
malda gözü olmaktan sakınmalıdır. Tamah ve bahilden de
(cimrilikten de) sakınmak lâzımdır. Resûlullah efendimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem); “Dikkat ediniz! Allahü teâlânın
Cennetine koymayı vadettiği ve benim de kefil olduğum kimseler
cömertlerdir. Allahü teâlânın Cehennemine koyacağını bildirdiği
kimseler cimrilerdir” buyurunca, Eshâb-ı kirâm (radıyallahu
anhüm); “Cömert ve bahil kimdir?” diye suâl ettiler. Resûlullah
efendimiz; “Cömert, malında bulunan Allahü teâlânın hakkında
cömertlik edendir. Bahil, Allahü teâlânın hakkını menedendir ve
Rabbine cimrilik edendir. Haramdan kazandığını isrâf ederek
dağıtmak cömertlik değildir” buyurdular.
Tamah sahibi, ağzında kemik
bulunan köpeğe benzer ki, bu köpek bir su üzerine varınca, suda
görünen kendi şeklini başka bir köpek zanneder. Onun ağzındaki
kemiği alacağım derken kendi ağzındaki kemiği de
kaybeder.