Kâfir, dünyada sonsuz
yaşasaydı, sonsuz kâfir kalmak niyetinde olduğu için, cezâsı da
sonsuz azaptırır.
Ebü’l-Feth Missîsî hazretleri
Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. 448 (m. 1056)’da Adana’nın Misis
(Bugünki adı Yakapınar) kasabasında doğdu. 542 (m. 1147)’de
Şam’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Müslüman, îmanın yok olmasına
sebep olacağı söz birliği ile bildirilmiş olan şeyleri istekle
söyler veya yaparsa (Mürted) olur. Îmanının gitmesine sebep olan
şeyden tövbe etmedikçe, yalnız (Kelime-i şehâdet) söylemekle veya
namaz kılmakla, Müslüman olmaz. Mürted olacak şeyi yaptığını inkâr
etmesi de tövbe olur. Tövbe etmeden ölürse, Cehennem ateşinde ebedî
olarak azap görür. Bunun için, küfürden çok korkmalı, az
konuşmalıdır. Hadis-i şerifte, (Hep hayırlı, faydalı konuşunuz.
Yâhut susunuz!) buyuruldu.
Ciddî olmalı, latîfeci, oyuncu
olmamalıdır. Dîne, akla, insanlığa uygun olmayan şeyler
yapmamalıdır. Kendisini küfürden muhâfaza etmesi için, Allahü
teâlâya çok duâ etmelidir. Hadis-i şerifte, (Şirkten sakınınız.
Şirk, karıncanın ayak sesinden daha gizlidir) buyuruldu. Bu hadis-i
şerifteki şirk, küfür demektir. Bu kadar gizli olan şeyden korunmak
nasıl olur denildiğinde, (Allahümme innâ ne'ûzü bike
en-nüşrike-bike şey'en na'lemühu ve nes-tagfirüke limâ
lâ-na'lemühu, duâsını okuyunuz!) buyuruldu. Bu duâyı sabah ve akşam
çok okumalıdır.
Kâfirlerin, Cehennem ateşinde
sonsuz azap görecekleri, Cennete hiç girmeyecekleri söz
birliği ile bildirilmiştir. Kâfir, dünyada sonsuz yaşasaydı, sonsuz
kâfir kalmak niyetinde olduğu için, cezâsı da sonsuz azaptırır.
Allahü teâlâ, her şeyin hâlikı, sahibidir. Mülkünde dilediğini
yapması hakkıdır. Ona, niçin böyle yaptın demeye kimsenin hakkı
yoktur. Bir şeyin sahibinin, o şeyi dilediği gibi kullanmasına
zulüm denmez. Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, zâlim olmadığını,
hiçbir mahlûkuna zulüm yapmadığını bildirmektedir.