Mezarlıktaki yeşil
otları, dalları koparmak mekrûhtur. Kuru otları koparmak
câizdir.
Abdüsselâm Tenûhî hazretleri
Mâlikî âlimlerinin büyüklerindendir. "Sehnûn" lakabı ile anılırdı.
160 (m. 776)’da Hicaz’da doğup, 240 (m. 854)’de Fas’ta vefât
etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Mevtâ, cuma günü kabrini ziyâret
edeni tanır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” her sene Uhud
dağındaki şehîdleri ziyâret edip, (Esselâmü aleyküm bi-mâ sabertüm
fe-ni’me ukbeddâr) okurdu. Hâcılar burasını perşembe, sabâh erken
ziyâret edip, öğle nemâzını (Mescid-i Nebî)de kılmalıdırlar. Uzak
kabirleri ziyâretin mendûb olduğu buradan
anlaşılmakdadır. Halîl-ür-rahmân, Seyyid Ahmed-i Bedevî gibi
evliyâ bunun için ziyâret edilmektedir.
İmâm-ı Gazâlî hazretleri diyor
ki: Hadîs-i şerîfte, (Üç mescidden başka mescidlere ziyâret
için gidilmez) buyuruldu. Çünkü, başka mescidlerin fazîletleri
birbiri gibidir. Fakat, evliyânın Allahü teâlâya kurbları hep bir
değildir. Ziyâret edenler, her birinden başka başka
faydalara kavuşurlar. Günâh işleyenler bulunsa da,
"Kurbet"leri terk etmemeli, gitmeli, bid’at işleyenler görülürse,
onlara mâni olmalıdır. Cenâzede bulunmak da
böyledir.
Kabir ziyâret ederken, kabir
üzerinde oturmak, uyumak mekruhtur. Mezarlıktaki yolu, kabirler
üzerinde, sonradan yapılmış zanneden kimse, bu yoldan geçmez. Bir
kabre Kur’ân-ı kerîm okumak için, yanındaki eski kabirlerin üstüne
basmak ve oturmak îcâb ederse, mekruh olmaz. Yeni kabir üzerine,
yine oturulmaz.
Mezârlıktaki yeşil otları,
dalları koparmak da mekrûhtur. Kuru otları koparmak câizdir. Kabir
üzerine çiçek ve ağaç dikmek meyyite faydalıdır, iyidir. Buna
verilecek parayı, namaz kılan fakîre sadaka vermek
daha iyidir. Kabristânda bulunan ağaç, orası kabristân
yapılmadan evvel yetişmiş ise, toprak sâhibinin mülkü olur. Ağacı
ve meyvelerini dilediğine verir. Sâhipsiz toprak olup, halk
tarafından kabristân yapılmış ise, ağaçlar, meyveler ve toprak,
önceden gelen âdete göre kullanılır. Ağaçlar, kabristân yapıldıktan
sonra yetişmiş ise, bunları diken malûm ise, o kimsenin mülkü
olurlar. Bunları ve meyvelerini fakîrlere sadaka verir. Ağaçlar,
kendiliklerinden yetişmiş iseler, diken kimse bilinmiyorsa, hâkimin
karârı ile amel olunur. İsterse, sattırıp, parasını kabristânın
ihtiyâclarına sarf ettirir.
Abdüsselâm Tenûhî hazretleri
Mâlikî âlimlerinin büyüklerindendir. "Sehnûn" lakabı ile anılırdı.
160 (m. 776)’da Hicaz’da doğup, 240 (m. 854)’de Fas’ta vefât
etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Mevtâ, cuma günü kabrini ziyâret
edeni tanır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” her sene Uhud
dağındaki şehîdleri ziyâret edip, (Esselâmü aleyküm bi-mâ sabertüm
fe-ni’me ukbeddâr) okurdu. Hâcılar burasını perşembe, sabâh erken
ziyâret edip, öğle nemâzını (Mescid-i Nebî)de kılmalıdırlar. Uzak
kabirleri ziyâretin mendûb olduğu buradan
anlaşılmakdadır. Halîl-ür-rahmân, Seyyid Ahmed-i Bedevî gibi
evliyâ bunun için ziyâret edilmektedir.
İmâm-ı Gazâlî hazretleri diyor
ki: Hadîs-i şerîfte, (Üç mescidden başka mescidlere ziyâret
için gidilmez) buyuruldu. Çünkü, başka mescidlerin fazîletleri
birbiri gibidir. Fakat, evliyânın Allahü teâlâya kurbları hep bir
değildir. Ziyâret edenler, her birinden başka başka
faydalara kavuşurlar. Günâh işleyenler bulunsa da,
"Kurbet"leri terk etmemeli, gitmeli, bid’at işleyenler görülürse,
onlara mâni olmalıdır. Cenâzede bulunmak da
böyledir.