Resûlullah efendimiz
buyurdu ki: “Öldükten sonra pişman olmayan
hiçbir kimse yoktur.”
Ebü’l-Kâsım Gırnâtî hazretleri
Mâlikî mezhebi fıkıh, kelâm, hadîs, tefsîr ve usûl âlimlerindendir.
693 (m. 1294)’da Endülüs’te ((İspanya) Gırnâta’da (Granada) doğdu.
741 (m, 1340)’da Las Palmas adasında, Tarifa’da şehîd oldu. Şöyle
nakletti: Hazreti Âişe (radıyallahü anhâ) vâlidemizden rivâyet
edildi ki:
Bir gün evde oturuyordum. O
esnada Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) teşrîf buyurdular.
Ben hemen, öteden beri gösterdiğim saygı üzerine ayağa kalkmak
istediğimde, Resûlullah “Ben de yanına oturayım yâ
Âişe” buyurup oturdular. Daha sonra, mübârek başını kucağıma
koyup uyudular. Mübârek sakal-ı şerîfindeki beyazlanmış olan dokuz
adet kılı gördüm. O zaman kendi kendime; Muhammed aleyhisselâm
benden önce dünyâdan gidecek. Ümmeti, Peygambersiz kalacak diye
düşünürken ağladım, gözlerimden yaşlar boşandı. Bir damlası
kucağımdaki Resûlullahın mübârek yüzüne düştü. Onu hemen uykusundan
uyandırdı. Resûlullah;
“Ey Âişe! Seni ağlatan şey
nedir?” diye buyurdu. Ben de düşündüklerimi anlattım. Bunun
üzerine Resûlullah, “Hangi hâl ölüye daha şiddetlidir?”
buyurdu. Ben “Siz söyleyin yâ Resûlallah” deyince, “Sen
söyle” buyurdu. Ben de “Meyyitin evinden çıktığı hâl çok
üzüntülü olur. Çoluğu çocuğu çok üzülür ve vah babamız vah annemiz
deyip feryâd ederler” dedim.
Resûlullah, “Doğru, ondan
daha şiddetlisi hangisidir?” buyurunca ben de “Kabre konması,
üzerinin örtülmesi ve yakınlarının, dostlarının kendisini dünyâdaki
ameliyle baş başa bırakmaları hâlidir. O zaman Münker ve Nekir ona
gelir” dedim. Resûlullah, “Ey Âişe, meyyite ondan daha
şiddetlisi nedir?” buyurunca, Allahü teâlâ ve Resûlü daha iyi
bilir dedim. Resûlullah şöyle buyurdu:
“Ey Âişe, meyyitin en zor durumu,
gasilin (yıkayıcının) evine gelip, onu yıkamaya başladığı
vakittir. Parmağından yüzüğü çıkarmakla işe başlar. Elbisesini,
dünyalık ne rütbesi varsa çıkarır. O zaman meyyitin rûhu, kendi
çıplak bedenini görür ve öyle nida eder ki, insan ve cinden başka
her mahlûk işitir."
Resûlullah buyurdu
ki: “Öldükten sonra pişman olmayan hiçbir kimse
yoktur.”
“Yâ Resûlallah, insanın
pişmanlığı nedir?” denildiğinde buyurdu ki: “Eğer insan iyi
amel işlemişse, neden daha çok yapmadım diye pişman olur. Eğer
günahkâr ise, günahlardan sakınmadığı için pişman
olur.”
Ebü’l-Kâsım Gırnâtî hazretleri
Mâlikî mezhebi fıkıh, kelâm, hadîs, tefsîr ve usûl âlimlerindendir.
693 (m. 1294)’da Endülüs’te ((İspanya) Gırnâta’da (Granada) doğdu.
741 (m, 1340)’da Las Palmas adasında, Tarifa’da şehîd oldu. Şöyle
nakletti: Hazreti Âişe (radıyallahü anhâ) vâlidemizden rivâyet
edildi ki:
Bir gün evde oturuyordum. O
esnada Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) teşrîf buyurdular.
Ben hemen, öteden beri gösterdiğim saygı üzerine ayağa kalkmak
istediğimde, Resûlullah “Ben de yanına oturayım yâ
Âişe” buyurup oturdular. Daha sonra, mübârek başını kucağıma
koyup uyudular. Mübârek sakal-ı şerîfindeki beyazlanmış olan dokuz
adet kılı gördüm. O zaman kendi kendime; Muhammed aleyhisselâm
benden önce dünyâdan gidecek. Ümmeti, Peygambersiz kalacak diye
düşünürken ağladım, gözlerimden yaşlar boşandı. Bir damlası
kucağımdaki Resûlullahın mübârek yüzüne düştü. Onu hemen uykusundan
uyandırdı. Resûlullah;
“Ey Âişe! Seni ağlatan şey
nedir?” diye buyurdu. Ben de düşündüklerimi anlattım. Bunun
üzerine Resûlullah, “Hangi hâl ölüye daha şiddetlidir?”
buyurdu. Ben “Siz söyleyin yâ Resûlallah” deyince, “Sen
söyle” buyurdu. Ben de “Meyyitin evinden çıktığı hâl çok
üzüntülü olur. Çoluğu çocuğu çok üzülür ve vah babamız vah annemiz
deyip feryâd ederler” dedim.