Allahü teâlâ, insanları
başıboş bırakmadı. Her istediklerini yapmaya izin
vermedi.
Muhammed Ma’sûm Ömerî hazretleri
evliyânın büyüklerinden olup İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin
torunlarındandır. 1846 (H.1263) senesinde Delhi’de doğdu.
İngilizler Hindistan’ı işgâl edince, Medîne-i münevvereye hicret
etti. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin, Mebde’ ve
Me’âd kitabını Arabiye tercüme etti ve çok kitap
yazdı. 1922 (H.1341) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti.
Buyurdu ki:
İmam-ı Muhammed Ma’sûm hazretleri
İkinci Cild, 11. Mektûbda buyuruyorlar ki: Allahü teâlâ, insanları
başıboş bırakmadı. Her istediklerini yapmaya izin vermedi.
Nefslerinin arzularına ve tabii, hayvânî zevklerine, taşkın ve
şaşkın olarak tâbi olmalarını, böylece felaketlere sürüklenmelerini
dilemedi. Rahat ve huzur içinde yaşamaları ve sonsuz saadete
kavuşmaları için arzularını ve zevklerini kullanma yollarını
gösterdi ve dünya ve âhiret saadetine sebep olan faydalı şeyleri
yapmalarını emretti. Zararlı şeyleri yapmalarını yasak etti. Bu
emirlere ve yasaklara (Şeriat) denildi.
Saadete kavuşmak isteyen, şeriate uymaya mecburdur. Nefsinin ve
tabiatinin, şeriate uymayan arzularını terk etmesi lâzımdır.
Şeriate uymazsa, sahibinin, yaratanının gadabına, azâbına düçâr
olur. Şeriate uyan kul, mesut, rahat olur. Sahibi onu
sever.
Dünya ziraat yeridir. Tarlayı
ekmeyip, tohumları yiyerek zevk ve sefâ süren, mahsul almaktan
mahrum kalacağı gibi, dünya hayatını, geçici zevkleri, nefsin
arzularını taşkın ve şaşkın olarak yapmakla geçiren de, ebedî
nîmetlerden, sonsuz zevklerden mahrum olur. Bu hâl, aklı başında
olanın kabul edeceği bir şey değildir. Sonsuz lezzetleri kaçırmaya
sebep olan, geçici lezzetleri zararlı şekilde yapmayı tercih etmez.
[Allahü teâlâ, dünya zevklerinden, geçici lezzetlerinden, nefse
tatlı gelen şeylerden hiçbirini, menetmedi, yasak etmedi. Bunları,
şeriate uygun, zararsız olarak kullanmaya izin verdi.]
Şeriate uymak için,
evvelâ (Ehl-i sünnet) âlimlerinin,
Eshâb-ı kirâmdan öğrenip ve Kur'an-ı kerimden ve hadis-i
şeriflerden anlayıp bildirdikleri (Akâid)e
uygun îman etmek, sonra haram, yasak edilmiş olanları öğrenip
bunlardan sakınmak ve yapması emrolunan farzları öğrenip yapmak
lâzımdır. Bunları yapmaya (İbâdet) etmek
denir. Haramlardan
sakınmaya (Takvâ) denir. Niyet ederek
şeriate uymaya (İbâdet etmek) denir.
Allahü teâlânın emirlerine ve
yasaklarına (Şeriat) ve (Ahkâm-ı
ilâhiyye) denir.
Emredilenlere (Farz), yasak
edilenlere (Haram) denir.