Namazı doğru kılmakla şereflenen bir kimse,
çirkin, kötü şeyler yapmaktan korunmuş olur.
Sadrül-efâdıl Harezmî hazretleri
fıkıh, nahiv ve lügat âlimidir. 555 (m. 1160)’de Türkistan’da
Harezm’de doğdu. 617 (m. 1220)’de Buhârâ’da vefât etti. Bir
dersinde buyurdu ki:
Dînimizde, imandan sonra en
kıymetli ibâdet namazdır. Namaz dînin direğidir, ibâdetlerin en
üstünüdür. İslâmın ikinci şartıdır. Arabîde
namâza (Salât) denir. Salât, aslında
dua, rahmet ve istigfar demektir. Namazda, bu üç mananın hepsi
bulunduğu için, salât denilmişdir. Allahü teâlânın en çok beğendiği
ve tekrar tekrar emrettiği şey, beş vakit namazdır. Allahü
teâlânın, müslimânlara imân etdikten sonra en önemli emri, namaz
kılmaktır. Dînimizde ilk emredilen farz da namazdır. Kıyâmette de,
imândan sonra ilk soru namazdan olacakdır. Beş vakit namazın
hesabını veren, bütün sıkıntı ve imtihanlardan kurtulup, sonsuz
kurtuluşa kavuşur. Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve
sellem” buyurdu ki: (Namaz dînin direğidir. Namaz
kılan kimse, dînini kuvvetlendirir. Namaz kılmayan, elbette dînini
yıkar). Namazı doğru kılmakla şereflenen bir kimse,
çirkin, kötü şeyler yapmaktan korunmuş olur. Ankebût sûresinin
kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Doğru kılınan namaz,
insanı pis, çirkin ve yasak işleri işlemekten
korur) buyuruldu.
***
Üsâm bin Yûsuf isminde bir
kişi Hâtim-i Esâm hazretlerinin meclisine geldi. Hâtim-i
Esâm’a hitaben; “Namazı nasıl kılarsın?” dedi. Hâtim-i Esâm yüzünü
ona doğru çevirip; “Namaz vakti gelince kalkar hem zâhiren hem de
bâtınen abdest alırım” dedi. Üsâm bin Yûsuf; “Zâhirî ve bâtınî
abdest nasıl olur?” diye sordu. O zaman Hâtim-i Esâm zâhirî abdest,
malum âzâları malum olduğu surette su ile yıkamaktır. Bâtınî
abdeste gelince, âzâlarımı; tövbe, nedamet ile, dünya ve baş
olma sevgisini, mahlukun övmesini, kin ve hasedi terk etmek
suretiyle yıkarım. Kâbe’yi gözümün önünde tutarım, Allahü teâlânın
beni gördüğünü düşünürüm. Cennetin sağımda, Cehennemin solumda,
Azrail aleyhissselâmın arkamda olduğunu ve sanki ayağımı Sırat
Köprüsü’ne koymuş olduğumu, kıldığım bu namazın son namazım
olduğunu kabul ederim. Sonra niyet eder, tekbir alırım. Namazda
okurken, tefekkür ederek okurum. Tevâzu ile rükû’a giderim.
Tazarru ve yakarma hâlinde secde yaparım. Ümit ile
teşehhüde otururum, ihlâs ile selam veririm... İşte otuz
seneden beri benim kıldığım namaz böyledir.”
Bunun üzerine Üsâm bin Yûsuf,
Hatim hazretlerine “Bunu herkes yapamaz” deyip şiddetle
ağladı.